Hepsi
Çocuklar için İngilizce
Günlük İngilizce
İngilizce Gramer
İngilizce Şarkılar
Kurumsal İngilizce
Popüler Günlük İngilizce
Popüler İngilizce Gramer
Popüler İngilizce Şarkılar
Popüler Paylaşımlar
Generic selectors
Exact matches only
Ara
Search in content
Post Type Selectors
Lütfen Dil Seçin
English
Türkçe
Português
عربي
日本
Tiếng Việt
한국어
Popüler Paylaşımlar
Hepsi
Çocuklar için İngilizce
Günlük İngilizce
İngilizce Gramer
İngilizce Şarkılar
Kurumsal İngilizce

Ülkelerle Alakalı İngilizce Deyimler

İngilizce deyimler, dil öğrenmenin en eğlenceli ve etkili yollarından biridir. Bu deyimler, bir dilin kültürünü, tarihini ve yaşam tarzını anlamanızı sağlar. Ülkelerle alakalı İngilizce deyimler ise, dilin sadece gramatik yapısından öte, o dilin konuşulduğu toplumların düşünce biçimlerini ve günlük yaşamlarını yansıtan ifadeler sunar.

Deyimler, dilin doğru ve doğal bir şekilde kullanılmasında oldukça önemlidir. Çünkü kelimelerin anlamlarının ötesine geçer ve bir durumu, duyguyu ya da olayı farklı bir bakış açısıyla ifade etmeyi mümkün kılar. Özellikle kültürler arası iletişimde, deyimleri anlamak, hem ana dildeki konuşmaları hem de yabancı dildeki anlamları daha iyi kavrayabilmeyi sağlar. Bu yüzden İngilizce deyimleri öğrenmek, sadece dil becerilerinizi geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda o dili konuşan insanların kültürel zenginliklerine de kapı aralar. Bu yazıda, farklı ülkelerdeki kültürel özellikleri yansıtan bazı İngilizce deyimlere göz atacağız ve bunların dil öğrenenler için ne kadar değerli olduğunu keşfedeceğiz.

Ülkelerle Alakalı 15 İngilizce Deyim

Şimdi, sizler için farklı ülkelerle alakalı 15 İngilizce deyim hazırladık. Bu deyimler, hem dil becerilerinizi geliştirmenize yardımcı olacak hem de kültürel anlamlar taşıyan ifadelerle dilin derinliklerine inmenizi sağlayacak.

1. Pardon My French

Bu deyim, kaba veya argo bir şey söyledikten sonra özür dilemek için kullanılır. Türkçede “ayıptır söylemesi” olarak kullanılabilir.

Örnek: That was a terrible movie, pardon my French, but it was awful!
(Bu korkunç bir filmdi, ayıptır söylemesi berbattı!)

2.When in Rome, Do as the Romans Do

Bulunduğun yerin kurallarına göre hareket et, Roma’da Romalılar gibi davran.

Örnek: We were hesitant about eating with our hands, but when in Rome, do as the Romans do!
(Ellerimizle yemek yemek konusunda kararsızdık, ama Roma’da Romalılar gibi davranılır / bulunduğumuz yerin kurallarına göre hareket etmeliyiz.)

3. It’s All Greek to Me

Anlaşılmayan ya da yabancı gelen bir şey. Türkçede “bana tamamen yabancı geldi” ya da “bu konuya tamamen fransızım” olarak kullanılabilir.

Örnek: I tried reading the legal contract, but it’s all Greek to me.
(Yasal sözleşmeyi okumaya çalıştım ama ona Fransız kaldım.

4. Russian Roulette

Büyük bir risk almak, Rus ruleti oynamak.

Örnek: Jumping into business without a plan is like playing Russian roulette.
(Bir plan yapmadan iş hayatına atılmak Rus ruleti oynamak gibidir.)

5. The Luck of the Irish

Şanslı olmak, bahtı açık olmak.

Örnek: I can’t believe I won the contest! I guess I have the luck of the Irish.
(Yarışmayı kazandığıma inanamıyorum. Sanırım bahtım açık.)

6.Talk for England

Durmadan çok konuşmak.

Örnek: She can talk for England, I only asked one question, and she’s been chatting for an hour.
(O çok konuşur, sadece bir soru sordum ve bir saattir konuşuyor.)

7. French Leave

Sıvışmak, bir yerden habersiz ayrılmak.

Örnek: He took a French leave from the party before anyone noticed he was gone.
(Kimse gittiğini fark etmeden partiden sıvıştı.)

8. Rome Wasn’t Built in a Day

Her şeyin zaman ve sabırla olduğunu söyleyen bir deyimdir. Türkçede “sabreden derviş muradına ermiş” ya da “Roma bir günde kurulmadı” olarak kullanılır.

Örnek: Learning a new language is hard, but remember, Rome wasn’t built in a day.
(Yeni bir dil öğrenmek zordur ama unutma, sabreden derviş muradına ermiş.)

9.Slow Boat to China

Bir şeyin çok uzun sürdüğünü belirtir.

Örnek: Waiting for him to finish that project is like a slow boat to China.
(Onun projesini bitirmesini beklemek çok uzun sürdü.)

10. Swiss Army Knife

Bir şeyin çok işe yarar olması, her şeyi yapabilmesi anlamına gelir. Türkçede “İsviçre çakısı” olarak kullanılır.

Örnek: She’s like a Swiss army knife, she can do everything from cooking to coding.
(O bir İsviçre çakısı gibi, yemek yapmaktan kodlamaya kadar her şeyi yapabiliyor.)

11. Not for All the Tea in China

Türkçe karşılığı “dünyaları verseler yapmam/etmem”dir.

Örnek: I wouldn’t go bungee jumping, not for all the tea in China.
(Dünyaları verseler Bungee jumping yapmam.)

12. Go Dutch

Bir şeyi yarı yarıya ödemek, Alman usulü.

Örnek: On our first date, we decided to go Dutch.
(İlk buluşmamızda Alman usulü ödemeye karar verdik.)

13. A Greek Tragedy

Kötü ve üzücü bir durumu tanımlar, Yunan trajedisi olarak kullanılır.

Örnek: His life turned into a Greek tragedy after he lost his job, his house, and his family in the same year.
(İşini, evini ve ailesini aynı yılda kaybedince hayatı bir Yunan trajedisine döndü.)

14. A Mexican Standoff

İki veya daha fazla tarafın karşı karşıya gelip birbirini tehdit ettiği, ancak hiçbiri harekete geçmediği bir durumu tanımlar. Çoğunlukla çıkmaz bir durum ya da çözüm bulunamayan bir kriz olarak kullanılır. Türkçede “Meksika açmazı” olarak kullanılabilir.

Örnek: I think the situation will be a bit of a Mexican standoff.
(Bu durum bence bir Meksika açmazı olacak.)

15. Fiddling While Rome Burns

Önemli bir olay sırasında kılını bile kıpırdatmamak.

Örnek: The manager spent hours on the logo design, fiddling while Rome burned, as sales kept dropping.
(Müdür saatlerce logo tasarımıyla uğraştı, satışlar düşerken kılını bile kıpırdatmadı.)

Ülkelerle Alakalı İngilizce Deyimlere Örnekler

Pardon my French, but that was the worst meal I’ve ever had!
(Ayıptır söylemesi, yediğim en kötü yemekti.)

– I usually don’t eat spicy food, but everyone at the table was enjoying the local chili dishes, so I thought, when in Rome, do as the Romans do.
(Genelde acı yemek yemem, ama masadaki herkes yerel acı biber yemeklerinin tadını çıkarıyordu, sonra düşündüm, gittiğin yerin kurallarına göre hareket etmelisin.)

– I tried to understand the math problem, but it’s all Greek to me.
(Matematik problemini anlamaya çalıştım ama Fransız kaldım.)

– Investing all your money in one risky stock is like playing Russian roulette.
(Bütün paranı riskli bir hisse senedine yatırmak Rus ruleti oynamak gibidir.)

– She found a hundred dollar bill on the street, it must be the luck of the Irish!
(Sokakta 100 dolar buldu, bahtı açık olmalı.)

– My grandmother can talk for England, she never runs out of stories.
(Büyükannem saatlerce konuşabilir, asla anlatacak hikayesi bitmez.)

– Instead of saying goodbye, he just took French leave and disappeared.
(Veda etmek yerine sıvışıp kayboldu.)

– Mastering the piano takes years of practice, Rome wasn’t built in a day, so take your time.
(Piyanoda ustalaşmak yıllar süren pratik ister, Roma bir günde inşa edilmedi, bu yüzden acele etme.)

– This paperwork is taking forever, it feels like a slow boat to China.
(Bu evrak işleri sonsuza kadar sürecek gibi, çok uzun sürüyor.)

– He’s a Swiss army knife of a worker, he can do anything in the office.
(O İsviçre çakısı gibi bir çalışan, ofiste her şeyi yapabilir.)

– She wouldn’t trade her family life for fame, not for all the tea in China.
(Ona dünyaları verseler aile hayatını ün için değişmez.)

– We always go Dutch when we eat out with friends to keep things fair.
(Her şeyi adil tutmak için arkadaşlarımla yemeğe gittiğimizde Alman usulü hesap öderiz.)

– The team was leading the whole game, but a mistake turned it into a Greek tragedy.
(Takım bütün maç boyunca öndeydi ama bir hata bütün maçı Yunan trajedisine çevirdi.)

– The negotiation turned into a Mexican standoff, with both sides refusing to compromise.
(Müzakere Meksika çıkmazına girdi, her iki taraf da taviz vermeyi reddetti.)

– He was fiddling while Rome burned, spending time on his phone when there was an urgent problem at work.
(İş yerinde acil bir problem varken telefonuyla oynayıp kılını kıpırdatmıyordu.)

Ülkelerle Alakalı İngilizce Deyimler Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

“Pardon my French” ne demek?
“Ayıptır söylemesi” demektir. Bu deyim, kaba bir şey söylendikten sonra özür dilemek için kullanılır. Kişi, söylediklerinin uygun olmadığını belirtmek ister.

“Mexican standoff” ne demektir?
Meksika açmazı; tarafların birbirine karşı hamle yapmadığı, çözümün çıkmaza girdiği bir durumu anlatır.

“Fiddling while Rome burns” ifadesi ne anlama gelir?
Ciddi sorunlar varken önemsiz şeylerle ilgilenmeyi anlatır.

“Go Dutch” ifadesi neyi ifade eder?
Alman usulü demektir; bir grup insanın dışarıda yemek yerken hesabı eşit şekilde paylaşmasını anlatır.

Öğrendiklerinizi pratiğe dökmek ister misiniz? İngilizce öğrenmek için ihtiyacınız olan her şeye tek bir platform üzerinden ulaşabilirsiniz! 25 dakikalık bire bir canlı dersler, 40 dakikalık grup dersleri, 30.000’den fazla interaktif videolar, kelime öğrenme araçları, yapay zeka destekli öğretmen MiMi, quizler ve interaktif aktiviteler ile EnglishCentral, kullanıcılarına kişiselleştirilmiş ve kaliteli bir eğitim planını uygun fiyatlı olarak sunmaktadır. Hemen EnglishCentral’a kayıt olup İngilizce öğrenmeye başlamaya ne dersiniz?

Gigi Perez – Sailor Song Şarkı Sözleri Türkçe Çeviri
Ülkelerle Alakalı İngilizce Deyimler