Para, her dilde farklı deyimlerle kendine yer bulur. İngilizce’de para ile ilgili birçok deyim, hem ekonomik durumu hem de para ile ilişkilendirilen değerleri anlatan anlamlar taşır. Bu deyimler, finansal durumların yanı sıra kişisel ilişkiler ve günlük yaşamda da sıkça kullanılır. Sizin için para ile alakalı bazı yaygın İngilizce deyimler ve anlamlarını derledik.
Para ile Alakalı 20 İngilizce Deyim
Para ile ilgili bu İngilizce deyimler, Türkçe karşılıkları ve anlamları ile birlikte hayatınızda yer edinecek.
1. Bring home the bacon
Evin geçimini sağlamak, para kazanmak. Türkçede “eve ekmek getirmek” ile aynı anlama gelir.
Örnek: Mark is the one who brings home the bacon in their household.
(Evlerinde geçimi sağlayan/ Eve ekmek getiren kişi Mark’tır.)
2. Look/feels like a million bucks
Birinin harika hissetmesi ya da görünmesi anlamına gelir.
Örnek: She recently got her hair done, she looks like a million bucks.
(Yakın zamanda saçlarını yaptırdı, harika görünüyor.)
3. Money Talks
Bu deyim paranın insanlar ve olaylar üzerinde güçlü bir etkisi olduğunu vurgular. Türkçede “Para her kapıyı açar.” anlamına gelir.
Örnek: He got the best seat at the concert, money talks after all.
(Konserdeki en iyi koltuğu aldı, sonuçta para her kapıyı açar.)
4. Balance the books
Bir işletmenin mali durumunu düzende tutmak, gelir ve giderleri eşitlemek, hesapları tutturmak anlamına gelir.
Örnek: The company had to cut expenses to balance the books by the end of the year.
(Şirket, yıl sonuna kadar hesapları dengelemek için gideri azaltmak zorunda kaldı.)
5. Tighten one’s belt
Harcamaları azaltıp tasarruf yapmak. Türkçede “kemerleri sıkmak” ile aynı anlamdadır.
Örnek: I bought a phone yesterday, so I have to tighten my belt for the rest of the month.
(Dün bir telefon aldım, bu yüzden ayın geri kalanı için kemerleri sıkmam gerekiyor.)
6. Go Dutch
Hesabın herkese eşit bölünerek ödenmesi demektir. Türkçede “Alman usulü” olarak da kullanılır.
Örnek: We decided to go Dutch for dinner since everyone is on a tight budget.
(Herkesin bütçesi kısıtlı olduğu için akşam yemeğini Alman usulü ödemeye karar verdik.)
7. Born with a silver spoon in mouth
Zengin bir aileye sahip olmak, zengin doğmak. Türkçede “Ağzında gümüş kaşıkla doğmak” olarak kullanılır.
Örnek: He was born with a silver spoon in his mouth, so he never had to worry about money.
(Ağzında gümüş kaşıkla doğmuştu, bu yüzden hiç para sıkıntısı çekmedi.)
8. Time is money
Zamanın değerli olduğunu vurgular. Türkçede “Vakit nakittir.” olarak kullanılır.
Örnek: She always works efficiently becausetime is money.
(O her zaman verimli çalışır çünkü vakit nakittir.)
9. Gravy Train
Kolay bir iş yaparak fazla para kazanmak. Türkçede “para kırmak”, “beleşe konmak” gibi anlamlara gelebilir.
Örnek: He got a job on the gravy train, he sits around all day and earns more money than me.
(O parayı kırdı, bütün gün oturuyor ve benden daha çok para kazanıyor.)
10. Cash Cow
Bu deyim düzenli ve sürekli gelir getiren bir şey veya iş anlamına gelir.
Örnek: The company’s new product became a cash cow and brought in huge profits.
(Şirketin yeni ürünü kazançlı bir iş oldu ve büyük karlar getirdi.)
11. Money doesn’t grow on trees
Paranın kısıtlı ve değerli olduğunu vurgulayan bir deyimdir.
Örnek: Stop spending so much money, money doesn’t grow on trees!
(Bu kadar fazla para harcamayı bırak, para ağaçta yetişmiyor!)
12. Highway Robbery
Bir şeyin çok pahalı olduğunu, verilen paranın haksız yere fazla olduğunu söyleyen bir deyimdir.
Örnek: Charging 50 dollars for a simple meal like this is highway robbery!
(Bunun gibi basit bir yemek için 50 dolar almak resmen soygun!)
13. Quick Buck
Kısa sürede ve kolayca para kazanmak.
Örnek: Jayce made a quick buck by selling his old books.
(Jayce eski kitaplarını satarak çabuk para kazandı.)
14. Pick up the tab
Bir şeyin ödemesini yapmak, masada birileri için hesabı ödemek.
Örnek: I will pick up the tab today, it’s your birthday.
(Hesabı ben öderim, bugün senin doğum günün.)
15. Cook the books
Muhasebe kayıtlarını sahte veya yanıltıcı şekilde düzenlemek anlamına gelir.
Örnek: The accountant was caught trying to cook the books to hide the company’s losses.
(Muhasebeci, şirketin zararlarını gizlemek için hesaplarda sahtecilik yaparken yakalandı.)
16. Fork over
Birine isteksiz bir şekilde para vermek anlamına gelir.
Örnek: He had to fork over a lot of money to settle his debt.
(Borcunu ödemek için çok para vermesi gerekti.)
17. Nest Egg
Gelecekte kullanılmak üzere biriktirilmiş para, genelde emeklilik ya da büyük harcamalar için kullanılır.
Örnek: They used their nest egg to start a small business.
(Küçük bir iş kurmak için biriktirdikleri parayı kullandılar.)
18. Money to burn
Bu deyim, harcayacak bolca parası olmak demektir.
Örnek: After winning the lottery, he had money to burn.
(Piyangoyu kazandıktan sonra savuracak parası vardı.)
19. On a shoestring
Çok az para ve çok dar bir bütçeyle bir şey yapmak.
Örnek: They started their business on a shoestring, but they are rich now.
(İşlerini çok az parayla başlattılar ama şu anda zenginler.)
20. Saving for a rainy day
Bu deyim, zor zamanlar için para biriktirmek anlamına gelir. Türkçede “Ak akçe kara gün içindir.” atasözü ile aynı anlamdadır.
Örnek: He decided to save up for rainy days when he started his new job.
(Yeni işine başladığında kötü günler için para biriktirmeye başladı.)
Para ile Alakalı İngilizce Deyimlere Örnekler
– She’s been bringing home the bacon ever since her husband lost his job.
(Eşinin işini kaybetmesinden beri eve ekmeği o getiriyor.)
– I feel like a million bucks after taking that vacation.
(Tatile çıktığımdan beri kendimi harika hissediyorum.)
– She was able to get what she wanted because money talks.
(İstediği şeyi elde edebildi çünkü para her kapıyı açar.)
– My dad is an accountant, his job is to balance the books.
(Babam bir muhasebeci, onun işi hesapları dengelemek.)
– Because of the unexpected expenses, we’ll have to tighten our belts for a few months.
(Beklenmedik harcamalar yüzünden birkaç ay harcamalarımızı azaltacağız.)
– We ate everything together, do you want to go Dutch?
(Her şeyi beraber yedik, hesabı paylaşmak ister misin?)
– You’re lucky to have that car, you were born with a silver spoon in your mouth.
(O arabaya sahip olduğun için şanslısın, ağzında gümüş kaşıkla doğmuşsun.)
– Stop wasting time and do your homework quickly, time is money!
(Zamanını harcamayı bırak ve çabuk ödevini yap, vakit nakittir!)
– He thought his job would be a gravy train, but it was harder than he expected.
(İşinin kolay para kazandıracağını düşünmüştü ama beklediğinden daha zordu.)
– That app is a cash cow for them, it makes money every day.
(O uygulama onlar için düzenli bir gelir kaynağı, onlara her gün para getiriyor.)
– You can’t buy everything you want, money doesn’t grow on trees.
(İstediğin her şeyi satın alamazsın, para ağaçta yetişmiyor.)
– I bought this drink and it’s a highway robbery to sell this for 10 dollars!
(Bu içeceği aldım ve bunu 10 dolara satmak resmen soygun!)
– I want to make a quick buck during the summer holiday, what should I do?
(Yaz tatilinde hızlı para kazanmak istiyorum, ne yapmalıyım?)
– If you’re done eating, let’s pick up the tab and leave.
(Eğer yemeğin bittiyse, hesabı ödeyip gidelim.)
– I can’t believe he cooked the books to hide his company’s debts.
(Şirketinin borçlarını gizlemek için dosyalarda sahtecilik yaptığına inanamıyorum.)
– He wanted to borrow some money, so I forked over 20 dollars.
(Benden borç almak istedi o yüzden ona 20 dolar ödedim.)
– His nest egg for retirement was very helpful to him.
(Emeklilik için ayırdığı para ona çok yardımcı oldu.)
– I wish I had some money to burn for that dress.
(Keşke şu elbiseye harcayacak param olsa.)
– I was living on a shoestring before I found this job.
(Bu işi bulmadan önce çok az parayla yaşıyordum.)
– I can’t spend this money, I’m saving for a rainy day.
(Bu parayı harcayamam, kötü günler için biriktiriyorum.)
Para ile Alakalı İngilizce Deyimler Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
İngilizce deyimlerin Türkçe karşılığı her zaman aynı olur mu?
Hayır, her İngilizce deyimin tam olarak Türkçe karşılığı yoktur. Bazı deyimler, dilin kültürel ve tarihi yapısına dayandığı için doğrudan çevirisi mümkün olmaz, ama anlam olarak benzer deyimler bulunmaktadır.
“Money talks” deyimi nasıl açıklanır?
Bu deyim paranın güçlü bir etki yarattığını ve kararları şekillendirebileceğini ifade eder. Türkçedeki ise “Para her kapıyı açar” olarak kullanılabilir.
Para ile ilgili deyimlerin arkasındaki kültürel anlamlar nedir?
Para ile ilgili deyimler, İngilizce konuşulan ülkelerdeki iş ve yaşam kültürünün ekonomik anlayışını ve değerlerini yansıtır. Örnek olarak “Money doesn’t grow on trees” deyimi toplumun tasarruflu olduğunu ve paraya verilen değeri yansıtır.
Hangi durumlarda para ile ilgili deyimler kullanılabilir?
İş hayatı, alışveriş, tasarruf, zenginlik veya borç gibi para ile ilgili konuları konuşurken kullanılabilir.
Öğrendiklerinizi pratiğe dökmek ister misiniz? İngilizce öğrenmek için ihtiyacınız olan her şeye tek bir platform üzerinden ulaşabilirsiniz! 25 dakikalık bire bir canlı dersler, 40 dakikalık grup dersleri, 30.000’den fazla interaktif videolar, kelime öğrenme araçları, yapay zeka destekli öğretmen MiMi, quizler ve interaktif aktiviteler ile EnglishCentral, kullanıcılarına kişiselleştirilmiş ve kaliteli bir eğitim planını uygun fiyatlı olarak sunmaktadır. Hemen EnglishCentral’a kayıt olup İngilizce öğrenmeye başlamaya ne dersiniz?