Hepsi
Çocuklar için İngilizce
Günlük İngilizce
İngilizce Gramer
İngilizce Şarkılar
Kurumsal İngilizce
Popüler Günlük İngilizce
Popüler İngilizce Gramer
Popüler İngilizce Şarkılar
Popüler Paylaşımlar
Generic selectors
Exact matches only
Ara
Search in content
Post Type Selectors
Lütfen Dil Seçin
English
Türkçe
Português
عربي
日本
Tiếng Việt
한국어
Popüler Paylaşımlar
Hepsi
Çocuklar için İngilizce
Günlük İngilizce
İngilizce Gramer
İngilizce Şarkılar
Kurumsal İngilizce

Hayvanlarla Alakalı İngilizce Deyimler

Hayvanlarla ilgili deyimler, İngilizce dilinde sıkça kullanılan ve günlük konuşmalara renk katan ifadelerdir. Bu deyimler, hayvanların özelliklerinden, davranışlarından veya onlarla ilişkilendirilen kültürel anlamlardan ilham alır. İngilizce öğrenenler için bu tür deyimleri öğrenmek, hem kelime dağarcığını zenginleştirir hem de dili daha doğal bir şekilde kullanma becerisi kazandırır. Bu yazıda, en popüler hayvan deyimlerini ve bunların anlamlarını keşfedeceğiz.

İçinde Hayvan İsimleri Geçen İngilizce Deyimler

1. Chicken Out

Korkup vazgeçmek. Türkçede birine “korkak tavuk” demekle aynı anlama gelir.

Örnek: He was going to try bungee jumping but chickened out at the last minute.
(Son anda bungee jumping yapmaktan korkup vazgeçti.)

2. Kill two birds with one stone

Bir taşla iki kuş vurmak anlamına gelir.

Örnek: By taking the train, we killed two birds with one stone: we saved money and enjoyed the scenery.
(Trene binerek bir taşla iki kuş vurduk: hem para tasarrufu yaptık hem de manzaranın tadını çıkardık.)

3. Rat Race

Bitmek bilmeyen rekabet ortamı.

Örnek: She decided to leave the rat race and move to the countryside.
(Bitmek bilmeyen rekabetten bıkarak kırsala taşınmaya karar verdi.)

4. Raining cats and dogs

Bu deyim “bardaktan boşanırcasına yağmur yağmak” anlamına gelir.

Örnek: Don’t forget your umbrella; it’s raining cats and dogs outside.
(Şemsiyeni unutma, dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.)

5. A little bird told me

Türkçedeki “kuşlar söyledi” deyimi ile aynı anlama gelir. Gizli bir bilgi paylaşılırken kullanılır.

Örnek: A little bird told me you’re planning a surprise party.
(Küçük bir kuş, sürpriz bir parti planladığını söyledi.)

6. Holy Cow

“Aman Tanrım!” anlamına gelir ve bir şaşkınlık ifadesi olarak kullanılır.

Örnek: Holy cow! That cake is enormous!
(Aman Tanrım! O pasta kocaman!)

7. Something fishy

Türkçede “Burnuma kötü kokular geliyor” demekle aynı anlama gelir. Şüpheli bir durum olduğunu belirtir.

Örnek: There’s something fishy about this deal; it seems too good to be true.
(Bu anlaşmada şüpheli bir şeyler var; gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.)

8. Let the cat out of the bag

Bir sırrı ortaya çıkarmak anlamına gelir. Türkçedeki “ağzındaki baklayı çıkarmak” deyimiyle benzerdir.

Örnek: Who let the cat out of the bag about the surprise trip?
(Sürpriz seyahatle ilgili sırrı kim ortaya çıkardı?)

9. Cat has got one’s tongue

Dili tutulmak, konuşamamak anlamında kullanılan bir deyim. Türkçedeki “dilini mi ıssırdın” sözüyle aynı anlama gelir.

Örnek: Why are you so quiet? Has the cat got your tongue?
(Neden bu kadar sessizsin? Dili mi tutuldu?)

10. The black sheep of the family

Ailenin aykırı kişisi için kullanılan bir deyimdir. Ailedeki diğer insanlara benzemez ve dışlanır. “Ailenin yüz karası olarak” kullanılabilir.
Örnek: He’s the black sheep of the family because he chose a completely different path.
(O, tamamen farklı bir yol seçtiği için ailenin aykırı kişisi.)

11. Hold your horses

Sakin ol, acele etme anlamında kullanılan bir deyimdir.

Örnek: Hold your horses! Let me finish explaining first.
(Sakin ol! Önce açıklamamı bitireyim.)

12. Busy as a bee

“Arı gibi çalışkan” anlamına gelir.

Örnek: She’s been busy as a bee preparing for the big event.
(Büyük etkinlik için arı gibi çalışıyor.)

13. Have ants in one’s pants

Sabırsız olmak, sabırsızlanmak anlamında kullanılan bir deyimdir.

Örnek: He had ants in his pants waiting for the results.
(Sonuçları beklerken sabırsızlanıyordu.)

14. Cat nap

Kısa bir uyku çekmek, kestirme yapmak anlamına gelir.

Örnek: I took a quick cat nap before the meeting.
(Toplantıdan önce kısa bir uyku çektim.)

15. Pig out

Çok yemek yemek anlamına gelen bir deyimdir.

Örnek: We pigged out on pizza last night.
(Dün gece pizzaya doyduk.)

16. Crocodile tears

Türkçede “Timsah gözyaşları dökmek” anlamına gelir. Birinin yeterince samimi olmayıp yalandan üzülmüş gibi davranan insanlara denir.

Örnek: Don’t believe her crocodile tears; she’s not really sorry.
(Timsah gözyaşlarına inanma; gerçekten üzgün değil.)

17. Bark up the wrong tree

Yanlış kişiye veya yere yönelmek anlamına gelir.Türkçede “Yanlış kapıya çalmak” sözüyle aynı anlamı taşır.

Örnek: If you think I can fix this, you’re barking up the wrong tree.
(Bunu düzeltebileceğimi düşünüyorsan, yanlış kişiye yöneliyorsun.)

18. A whale of a time

Çok eğlenceli, dolu dolu vakit geçirmeyi anlatan bir deyim.

Örnek: We had a whale of a time at the amusement park.
(Lunaparkta çok eğlenceli vakit geçirdik.)

19. Copycat

Birini taklit etmek.

Örnek: Stop being a copycat and come up with your own ideas.
(Taklitçi olmayı bırak ve kendi fikirlerini bul.)

20. Elephant in the room

Herkesin farkında olduğu ama konuşmaktan kaçındığı konu için kullanılan deyim.

Örnek: Let’s address the elephant in the room: the budget cuts.
(Herkesin farkında olduğu ama konuşmadığı konuyu ele alalım: bütçe kesintileri.)

21. Early bird catches the worm

Türkçede “erken kalkan yol alır” anlamına gelir.

Örnek: You should arrive at the sale early; the early bird catches the worm.
(İndirimde erken gitmelisin; erken kalkan yol alır.)

22. Bull in a china shop

Sakarlık yapan veya ortamı bozan kişilere denen bir deyimdir.

Örnek: He’s like a bull in a china shop when he’s nervous.
(Gergin olduğunda porselen dükkânındaki boğa gibi oluyor.)

23. One-trick pony

Sadece bir konuda yetenekli kişilere denen bir deyim.

Örnek: He’s not a one-trick pony; he’s skilled in many areas.
(O sadece bir konuda yetenekli değil; birçok alanda yetenekli.)

24. The lion’s share

Aslan payı, bir şeyin en büyük kısmı anlamına gelir.

Örnek: The eldest sibling got the lion’s share of the inheritance.
(En büyük kardeş mirasın aslan payını aldı.)

25. Pig-headed

İnatçı olmak. Türkçedeki “dik kafalı” kelimesiyle aynı anlamı taşır.

Örnek: He’s so pig-headed that he won’t even listen to a good idea.
(O kadar inatçı ki iyi bir fikri bile dinlemiyor.)

26. Weasel out of something

Sorumluluktan kaçmak anlamına gelen deyim.

Örnek: Don’t let him weasel out of his promise to help you.
(Sana yardım etme sözünden kaçmasına izin verme.)

27. Dead as a dodo

Tümüyle geçersiz veya modası geçmiş şeyler için kullanılan bir deyimdir.

Örnek: That old technology is as dead as a dodo.
(O eski teknoloji tamamen modası geçmiş.)

28. Graceful as a swan

Türkçede “kuğu gibi/ kadar” anlamına gelir. Birinin zarif ve güzel olduğunu anlatmak için kullanılır.

Örnek: She danced across the stage, graceful as a swan.
(Sahne boyunca bir kuğu gibi zarif dans etti.)

29. Proud as a peacock

Çok gururlu olmak anlamına gelen deyim. Türkçede “göğsü kabarmak” anlamına denk gelmektedir.

Örnek: He walked into the room, proud as a peacock after his promotion.
(Terfi aldıktan sonra odaya gururla girdi.)

30. As scarce as hen’s teeth

Türkçede “bulunmaz hint kumaşı” anlamına gelir. Bir şeyin çok nadir olduğunu belirtmek için kullanılır.

Örnek: Honest politicians are as scarce as hen’s teeth these days.
(Dürüst politikacılar günümüzde çok nadir.)

31. Black horse

Gizli yeteneklere sahip kişiler için kullanılan deyimdir.

Örnek: She turned out to be the black horse of the competition.
(Yarışmanın gizli yeteneği olduğu ortaya çıktı.)

32. Butterflies in your stomach

Türkçede “midemde kelebekler uçuşuyor” sözüyle aynı anlamlıdır. Birinin heyecanlı veya gergin olma durumunu açıklamak için kullanılır.

Örnek: I had butterflies in my stomach before my speech.
(Konuşmamdan önce midemde kelebekler uçuşuyordu.)

33. A deer in the headlights

Türkçede “gözüne ışık/far tutulmuş tavşan” ile aynı anlamı taşır. Şaşkın veya donmuş bir durumda olmayı açıklar.

Örnek: When they asked her a tough question, she looked like a deer in the headlights.
(Zor bir soru sorduklarında gözüne far tutulmuş tavşan gibi donakaldı.)

34. A frog in your throat

Boğazı düğümlenmek, kişinin sesini çıkaramaması durumunda kullanılır.

Örnek: I had a frog in my throat during my presentation.
(Sunum sırasında boğazım düğümlendi.)

35. A sitting duck

Kolay hedef olma anlamında kullanılır.

Örnek: Without a security system, the house is a sitting duck for burglars.
(Güvenlik sistemi olmadan ev, hırsızlar için kolay bir hedef.)

36. A wolf in sheep’s clothing

Kurt postuna bürünmüş koyun, tehlikeli ama masum gibi görünen kişi için kullanılır.

Örnek: Be careful with him; he’s a wolf in sheep’s clothing.
(Ona dikkat et; o kurt postuna bürünmüş bir koyun.)

37. In the doghouse

Türkçede “gözden düşmek” sözüyle aynı anlamı paylaşır.

Örnek: He’s in the doghouse for forgetting her birthday.
(Onun doğum gününü unuttuğu için gözden düştü.)

38. Lipstick on a pig

Geçici veya yetersiz bir değişim geçirmek. Türkçede “eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşek” sözüyle aynı anlamı taşır.

Örnek: That new paint job is just lipstick on a pig; the car still runs poorly.
(O yeni boya sadece bir makyaj; araba hâlâ kötü çalışıyor.)

Hayvanlarla Alakalı İngilizce Deyimlere Örnekler:

-He was supposed to deliver the speech, but he chickened out when he saw the crowd.
(Konuşmayı yapması gerekiyordu, ancak kalabalığı görünce korkak tavukluk yaptı.)

-By exercising in the park, I kill two birds with one stone: I get fit and enjoy nature.
(Parkta egzersiz yaparak bir taşla iki kuş vuruyorum: Formda kalıyor ve doğanın tadını çıkarıyorum.)

-It’s raining cats and dogs, so let’s wait a bit before heading out.
(Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor, o yüzden dışarı çıkmadan önce biraz bekleyelim.)

A little bird told me that you got a promotion; congratulations!
(Bir kuş bana terfi aldığını söyledi; tebrikler!)

Holy cow! You won the lottery? That’s incredible!
(Aman Tanrım! Piyangoyu kazandın mı? Bu inanılmaz!)

-There’s something fishy about his sudden wealth; he didn’t even have a job last month.
(Onun ani servetinde şüpheli bir şeyler var; geçen ay hiç işi yoktu.)

-The surprise was ruined because he let the cat out of the bag too soon.
(Sürpriz bozuldu çünkü o ağzından laf kaçırdı.
)

-You’ve been so quiet during the meeting; has the cat got your tongue?
(Toplantı boyunca çok sessizdin; dilini mi yuttun?)

-She always felt like the black sheep of the family because she pursued a career in art instead of law.
(O, her zaman ailedeki kara koyun gibi hissediyordu çünkü hukuk okumak yerine sanat kariyeri yaptı.)

Hold your horses! The presentation isn’t until next week.
(Sakin ol! Sunum gelecek hafta.)

-He’s been busy as a bee organizing the charity fundraiser.
(O, hayır kurumunun bağış toplama etkinliğini düzenlerken arı gibi meşguldü.)

-She had ants in her pants waiting for her acceptance letter from the university.
(Üniversiteden kabul mektubunu beklerken çok telaşlıydı.)

-I took a quick cat nap after lunch to recharge for the afternoon.
(Öğle yemeğinden sonra bir kısa şekerleme yaptım, böylece öğleden sonra için enerji topladım.)

-We pigged out on ice cream and cookies at the party.
(Partide dondurma ve kurabiye yiyerek aşırıya kaçtık.)

-She cried crocodile tears after being caught cheating on the test.
(Sınavda kopya çekerken yakalanınca timsah gözyaşları döktü.)

-If you think I’ll lend you money again, you’re barking up the wrong tree.
(Eğer bir daha sana para vereceğimi düşünüyorsan, yanlış kapıyı çalıyorsun.)

-We had a whale of a time at the summer music festival.
(Yaz müzik festivalinde dolu dolu vakit geçirdik.)

-Stop being such a copycat; get your own style.
(Böyle bir taklitçi olmayı bırak da kendi tarzını oluştur.)

-We need to address the elephant in the room and discuss the layoffs.
(Görmezden gelemediğimiz sorun ile ilgilenmemiz gerek ve işten çıkarmaları tartışmamız gerek.)

-Arrive at the conference early; the early bird catches the worm.
(Konferansa erken gel; erken kalkan yol alır.)

-He was like a bull in a china shop, breaking two glasses in just a minute.
(O, çok sakar, sadece bir dakika içinde iki bardak kırdı.)

-She’s not just a one-trick pony; she excels at both painting and writing.
(O sadece bu konuda yetenekli değil; hem resim yapmada hem de yazmada çok başarılı.)

-The lion’s share of the profits will go to the company’s founder.
(Karların büyük kısmı şirketin kurucusuna gidecek.)

-He’s so pig-headed that he won’t even consider alternative solutions.
(O kadar inatçı ki, alternatif çözümleri bile düşünmüyor.)

-He tried to weasel out of his responsibilities, but the manager noticed.
(Sorumluluklarından kaçmaya çalıştı, ancak yönetici fark etti.)

-That trend is dead as a dodo; no one uses it anymore.
(O trend eskide kaldı; artık kimse kullanmıyor.)

-She walked into the ballroom, graceful as a swan in her evening gown.
(O, gece elbisesiyle zarif bir kuğu gibi balo salonuna girdi.)

-After scoring the winning goal, he strutted around, proud as a peacock.
(Kazanma golünü attıktan sonra göğsü kabara kabara etrafta yürüdü.)

-Genuine antique furniture is as scarce as hen’s teeth in modern shops.
(Gerçek antika mobilyalar, modern mağazalarda hint kumaşı gibi nadirdir.)

-Nobody expected her to win, but she proved to be the black horse of the election.
(Kimse onun kazanacağını beklemiyordu ama ummadık taş baş yardı.)

-I had butterflies in my stomach before my first big performance.
(İlk büyük gösterimden önce karnımda kelebekler uçuşuyordu.)

-When they announced his name, he froze like a deer in the headlights.
(Adını açıkladıklarında, far tutulmuş tavşan gibi donup kaldı.)

-He had a frog in his throat and couldn’t deliver his speech properly.
(Boğazı düğümlendi ve konuşmasını düzgün yapamadı.)

-Without backup, the soldier was a sitting duck in the enemy’s territory.
(Yedek güç olmadan, asker düşman bölgesinde kolay hedef oldular.)

-Don’t trust him; he’s a wolf in sheep’s clothing.
(Ona güvenme; o koyun postu giymiş bir kurt.)

-He’s in the doghouse for forgetting their anniversary.
(Yıldönümlerini unuttuğu için gözden düştü).

-Fixing the broken window is just lipstick on a pig; the house needs a full renovation.
(Kırık pencereyi tamir etmek, eşeğe altın semer takmak gibi olacak; evin tamamen yenilenmesi gerek.)

Hayvanlarla Alakalı İngilizce Deyimler Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

İngilizce hayvan deyimleri öğrenmek için hangi kaynaklar önerilir?

Deyim sözlükleri, İngilizce hikaye kitapları, dil uygulamaları ve online dersler harika kaynaklardır. Ayrıca deyimlerin nasıl kullanıldığını görmek için İngilizce filmler ve diziler izlemek oldukça faydalıdır.

Hayvan deyimlerinin tarihsel bir arka planı var mı?

Evet, birçok hayvan deyimi geçmişteki kültürel inanışlar veya olaylardan esinlenmiştir. Örneğin, crocodile tears (timsah gözyaşları) deyimi, timsahların avlarını yerken gözyaşı döktüğüne inanılan eski bir mitten gelir.

Türkçe ve İngilizce’de ortak anlam taşıyan deyimler var mı?

Evet, Türkçe ve İngilizce’de bazı deyimler benzer anlamlar taşır. Örneğin:
-Kill two birds with one stone (Bir taşla iki kuş vurmak)
-The early bird catches the worm (Erken kalkan yol alır)
-The wall has ears (Yerin kulağı var)

Türkçe deyimlerin İngilizce karşılıkları her zaman aynı olur mu?

Hayır, her Türkçe deyimin tam olarak İngilizce karşılığı yoktur. Bazı deyimler, dilin kültürel ve tarihi yapısına dayandığı için doğrudan çevirisi mümkün olmaz. Örneğin, Türkçe’de söz uçar, yazı kalır deyiminin İngilizce karşılığı yoktur, ancak benzer bir anlamı actions speak louder than words şeklinde ifade edebilirsiniz.

Would you like to put what you have learned into practice? You can access everything you need to learn English on a single platform! With 25-minute one-on-one live English lessons, 40-minute group lessons, more than 30,000 interactive videos, vocabulary learning tools, AI-supported tutor MiMi, quizzes, and interactive activities, EnglishCentral offers its users a personalized and quality education plan at an affordable price. How about registering for EnglishCentral now and starting to learn English?

Damiano David – Born with a Broken Heart Şarkı Çevirisi Sözleri
Özel Eğitim Öğrencileri için İngilizce Eğitimi Nasıl Olmalı?