“12. sınıf İngilizce Üniteleri nelerdir? 12. sınıf İngilizce ünitelerinde hangi konular işlenir?” gibi soruların yanıtlarını merak ediyorsanız doğru yerdesiniz. 12. sınıf İngilizce üniteler müzik, arkadaşlık, insan hakları, yakında geliyor, psikoloji, iyilikler, haber hikayeleri, alternatif enerji, teknoloji, görgü başlıklarıyla birlikte 10 farklı ünite bulunmaktadır. Bu ünitelerde hangi konular işlenir gelin birlikte inceleyelim.
12.Sınıf Ünite 1 – Müzik
‘Müzik’ (Music) başlıklı birinci ünitemizde göreceğimiz kelimelerin İngilizce isimlerini öğrenelim.
ads | reklamlar |
---|---|
agree to an extent | bir ölçüde katılıyorum |
agreeing | kabul eden |
appeal | cazip gelmek |
as for me | bence |
assignment | görev |
aware of | -in farkında |
background | özgeçmiş |
based on | bağlı olarak |
cheer | neşelendirmek |
clarinet | klarnet |
classical | klasik |
come on! | hadi! |
deafening | sağır edici |
distract | dikkatini dağıtmak |
disturb | rahatsız etmek |
drums | bateri |
eerie | ürkütücü |
embedded | saklı |
estimated temperature | tahmini sıcaklık |
fame | ün |
fee | ücret |
folk | halk |
french horn | fransız kornosu |
funky | çok iyi |
genre | tür |
gradually | yavaş yavaş |
harp | arp |
healing | şifalı |
heroic | kahramanca |
humming | mırıldama |
impact | etki |
increasing | artan |
incredible | inanılmaz |
inspiration | ilham |
interviewee | görüşülen kimse |
keyboard | klavye |
lyrics | şarkı sözleri |
majority | çoğunluk |
memorable | unutulmaz |
mesmerizing | büyüleyici |
minority | azınlık |
mix tape | karışık kaset |
no comment | yorum yok |
no doubt | kuşkusuz |
obligatory | zorunlu |
orally | sözlü olarak |
outburst | patlak verme |
pair of shoes | bir çift ayakkabı |
participant | katılımcı |
percussion | vurmalı çalgılar |
preference | tercih |
promotional | reklamla ilgili |
quote | alıntı yapmak |
raucous | gürültülü |
receive | almak |
relaxation | dinlenme |
remain calm | soğukkanlılığını korumak |
requesting | rica etme |
rhythm | ritim |
sailing | denize açılma |
scientific reasons | bilimsel nedenler |
sentimental | içli |
shrill | iz |
sleepiness | uykulu olma |
soothing | yatıştırıcı |
sorrow | üzüntü |
soul | ruh |
spine | bel kemiği |
stringed | telli |
suffering | ıstırap |
team up | birlikte çalışmak |
though | -diği halde |
thunderous | sağır edici |
timpani | davul |
to a large extent | büyük oranda |
to my mind | bana göre |
trombone | trombon |
trumpet | trompet |
unprecedented | eşi benzeri görülmemiş |
untold | anlatılmamış |
upbeat | eğlenceli |
venue | mekan |
violin | keman |
well-known | tanınmış |
“Müzik” ünitesi kapsamındaki dilbilgisi kuralları ve kalıpları:
12. sınıf İngilizce öğreniminde karşıma ilk çıkan konu “Expressing Opinions and Preferences” dır. Bu konuda kendimizi ifade etmeyi öğreneceğiz.
• İngilizcede fikirlerimizi belirtmek, düşüncelerimizi ifade etmek için çeşitli kalıplar kullanırız.
• Bir kişinin herhangi bir durum, şey veya konu hakkında ne düşündüğünü öğrenmek adına “What do you think about …? (… hakkında ne düşünüyorsun?)” sorusunu sorarız.
What do you think about the food?
(Yemek hakkında ne düşünüyorsun?)
I think the food is delicious.
(Bence yemek lezzetlidir.)
• Bir konu hakkındaki düşüncemizi belirtirken “Bence, bana göre” anlamına gelen I think ifadesini kullanırız.
1. I think sports are exciting.
(Bence spor heyecan vericidir.)
2. I think video games are fantastic.
(Bence video oyunları muhteşemdir.)
3. I think cars are fun.
(Bence arabalar eğlencelidir.)
4. I don’t think cinema is dull.
(Bence sinema sıkıcı değildir.)
• Başkası tarafından belirtilen bir düşünceye katılıyorsak, aynı fikirde olduğumuzu belirtirken “I agree (katılıyorum)”; aynı fikirde olmadığımızı belirtirken ise “I disagree” veya “I don’t agree (katılmıyorum)” ifadelerini kullanırız.
Efe: I think the movie was terrifying.
(Bence film korkutucuydu.)
Gülce: I agree. It was indeed scary.
(Katılıyorum. Korkutucuydu.)
İrem: I disagree. It was not that scary at all.
(Katılmıyorum. Film o kadar da korkutucu değildi.)
• Tercihlerimizi ifade ederken prefer fiilini kullanabiliriz.
1. I prefer tea.
(Çayı tercih ederim.)
2. I prefer tea to coffee.
(Çayı kahveye tercih ederim.)
• Konuşma anındaki tercihler için would prefer to + fiil yapısı kullanılır.
would prefer + to + V + rather than + V
1. I would prefer to eat at home rather than go to the restaurant.
(Lokantaya gitmektense evde yemeyi tercih ederim.)
2. I’d prefer to have tea rather than (have) coffee.
(Kahve içmektense çay içmeyi tercih ederim.)
• Would rather (would prefer to) neyi tercih ettiğimizi söylemek için kullanırız. Would prefer to ile aynı anlama gelir.
1. ‘Shall we go outside this evening?’ ‘I’d rather stay here.’
(Bu akşam dışarı çıkalım mı? Burada kalmayı tercih ederim.)
2. You can wait for the taxi if you want. I’d rather take a bus.
(İstersen sen taksiyi bekle. Ben otobüsü tercih ederim.)
• Olumsuz ifade: would rather not ile yapılır.
I’d rather not go to the cinema today.
(Bugün sinemaya gitmemeyi tercih ederim.)
• Bu ünitenin son konusu olan Conditional Sentences’ı bir dilbilgisi konusu olan If Clause ile işleyeceğiz. Bu konuyu örnekler ve konu anlatımlarıyla pekiştirelim.
• Türkçede bir şeyin belli bir koşula bağlı olduğunu ifade eden “eğer” kelimesinin İngilizcede karşılığı ‘’if’ sözcüğüdür. İngilizcede “if”, cümleye ‘’eğer…ise…olur’’ şeklinde bir anlam katar. Türkçede bu kalıpta kurulan cümleler koşul cümlesi olarak adlandırılır; İngilizcede ise koşul cümleleri “if” sözcüğü ile kurulduğundan “If Clause” olarak adlandırılır.
Örneğin:
1. If you mix yellow and red, you get orange. (Sarı ile kırmızıyı karıştırırsan turuncu elde edersin.)
2. If I was very rich, I would buy an expensive car. (Eğer çok zengin olsam pahalı bir araba alırım.)
3. If I had bought a car, I would have come to see you. (Eğer bir araba almış olsaydım seni görmeye gelirdim.)
4. The mosquitos come in if we open the window. (Pencereyi açarsak sivri sinek girer.)
12. Sınıf Ünite 2 – Friendship
‘Arkadaşlık’ (Friendship) başlıklı ikinci ünitemizde göreceğimiz kelimelerin İngilizce isimlerini öğrenelim.
a life of dedication | adanmış bir hayat |
---|---|
absent-minded | unutkan |
accompany | eşlik etmek |
achieve | başarmak |
acquaintance | tanıdık |
active | aktif |
after all | sonuç olarak |
agricultural science | tarım bilimi |
ambitious | hırslı |
angle | açı |
beard | sakal |
beget | yol açmak |
careless | dikkatsiz |
caucasian | kafkasyalı |
cautious | ihtiyatlı |
cheekbone | elmacık kemiği |
cruel | zalim |
dead or alive | ölü ya da diri |
debate | tartışma |
decisive | kararlı |
dedication | adama |
disciplined | disiplinli |
empathetic | anlayışlı |
emphasize | vurgulamak |
end up | sonuçlanmak |
enthusiastic | coşkulu |
entire week | bütün hafta |
erect | monte etmek |
essay | deneme |
essential | gerekli |
exist | var olmak |
expectation | beklenti |
extroverted | dışa dönük |
fair | dürüst |
fair-skinned | sarışın |
faithful | vefalı |
fancy | istemek |
favorable | olumlu |
fiancé | nişanlı |
fidelity | vefa |
fond of | düşkün |
forgetful | unutkan |
friendship | dostluk |
fulfillment | yerine getirme |
gardener | bahçıvan |
generosity | cömertlik |
generous | cömert |
give away | sırrı dışarı vermek |
global world | küresel dünya |
grow up | büyümek |
halfway through | yarılamak |
honest | dürüst |
humble | mütevazı |
humorous | güldürücü |
ın conclusion | sonuç olarak |
impressive | etkileyici |
in the case of | durumunda |
inherited | miras kalan |
insincere | samimiyetsizlik |
intellectual | entelektüel |
rely on someone | birisine güvenmek |
require | gerekmek |
resemblance | benzerlik |
respectful | saygılı |
respecting other students | diğer öğrencilere saygı |
responsible | sorumlu |
robbery | hırsızlık |
rush | telaş |
secret | sır |
self-sacrificing | fedakar |
sensitive | hassas |
sentimental | duygusal |
similarity | benzerlik |
sincere | samimi |
sincerity | samimiyet |
skin | ten |
slender | ince |
snobby | züppe |
spread | yayılmak |
state a reason | sebep göstermek |
statue | heykel |
stingy | cimri |
stocky-build | tıknaz yapı |
straight | düz |
strict | otoriter |
stubborn | inatçı |
supportive | destekleyici |
tactful | ince düşünceli |
talkative | konuşkan |
therefore | bu nedenle |
thoughtful | düşünceli |
throughout | boyunca |
to sum up | özetlersek |
traditionally | geleneksel olarak |
treat | davranmak |
true sharing | gerçek paylaşım |
truth | doğru |
turn out | sonuçlanmak |
unfavorable | olumsuz |
unmarried | evlenmemiş |
violent | sert |
vital role | hayati bir rol |
waitress | bayan garson |
wavy | dalgalı |
12. sınıf İngilizce öğreniminde bu ünitede karşımıza çıkan bir diğer konu “Describing Personal Features and Making conclusions” dır. Bu konuda kendimizi ifade etmeyi öğreneceğiz.
• Birinin kişisel özellikleri ifade ederken bir takım sıfatlardan yardım alırız. Onlar hakkında düşüncelerimizi bu sıfatlar yoluyla karşımızdakine iletiriz. Bu sıfatları cümle içerisinde örneklendirelim.
1. Gülce is very clumsy. She always breaks things.
(Gülce çok sakardır. O her zaman eşyaları kırar.)
2. Efe is honest. He always tells the truth.
(Efe dürüsttür. O hep doğru söyler.)
3. She always does her homework. She is hardworking.
(O her zaman ödevlerini yapar. O çalışkandır.)
4. My uncle is very rich. He always helps the poor.
(Amcam çok zengindir. Hep fakirlere yardım eder.)
• Bu ünitede karşımıza çıkan bir diğer konu “Stating Reasons” dır. Olayları nedenselleştirmeyi öğrenmemizi sağlayacak bu yegane konuyu örnekler ve konu anlatımlarıyla birlikte inceleyelim.
• Bu konuda karşımıza çıkan bağlaçlar “Because, for, as, since” dir. Bu bağlaçlar ile cümleleri bağlar ve bir neden-sonuç ilişkisi kurmayı amaçlarız. Örnekler üzerinden inceleyelim.
Ali will fail. He has low marks.
1. Ali will fail because he has low marks.
2. Ali will fail, for he has low marks.
3. As Ali has low marks, he will fail.
4. Since Ali has low marks, he will fail.
They can’t finish the Project. They are late.
1. They can’t finish the Project because they are late.
2. They can’t finish the Project, for they are late.
3. As they are late, they can’t finish the Project.
4. Since they are late, they can’t finish the Project.
• Şu ana kadar gördüğümüz konuların yanında bu ünitede son olarak bir de dil bilgisi konumuz var. Ünitemizin son konusu olan Simple Present Tense’i birlikte inceleyelim.
• Geniş zaman anlamına gelen bu zamanı daha önceki ünitelerden de hatırlayacaksınız. İngilizcenin en temel konularından biri olan The Simple Present Tense ile sürekli olan, genel geçer ve bilimsel olayları ifade edebiliriz. The Simple Present Tense kullanarak cümle kurmak için de ilk önce bu zamanın cümle yapısını öğrenmeniz gerekmektedir.
• Simple Present Tense’deki cümlelerdeki fiillerin yapısı cümlenin öznesine göre farklılık gösterir. Olumlu cümlelerde öznesi “I, You, We, They” olan fiil her zaman çıplak mastar yani fiilin ilk hali olarak kullanılır. Ancak “He, She ve It “ üçüncü tekil şahıs özneleriyle cümleler kurulduğunda fiil “-s” eki alır.
• Olumsuz cümlelerde “I, You, We, They” özneleriyle birlikte fiilin önüne getirilen olumsuzluk anlamını vermek için “do” ve ondan sonra “not” yardımcı fiili gelmelidir. “He, She ve It” özneleriyle birlikte fiilden önce getirilen olumsuzluk anlamını vermek için “does” ve ardından “not” yardımcı fiili bulunmalıdır. Ek olarak, fiil çıplak bir mastar olarak oluşturulur.
• Soru cümlelerinde ise yardımcı fiil cümlenin başında, fiil ise “Do/Does + Özne + V1?” gibi her zaman birinci halde olmalıdır.
• Basit şimdiki zamanda “to be” fiilleri “am, is ve are” olarak karşımıza çıkar. İnsanların, nesnelerin, yerlerin ve fikirlerin koşullarından bahsederken kullanırız. Olumlu cümlelerde “I” dan sonra “am” gelir; “He, She veya It” den sonra “is” gelir; “I, You, We, They” den sonra ise “are” gelir.
• Olumsuz cümlelerde “to be” fiilinin özne ile kullanımı olumlu cümlelerdeki ile aynıdır. Ayrıca olumsuzluk anlamını vermek için “to be” fiilinden sonra “not” da eklememiz gerekir.
• Soru cümlelerinde “olmak” fiili cümlenin başına gelir. Kural şudur: “Am/ Is/ Are + Özne + …?”
“Fiillerle”
Özne | Olumlu | Olumsuz | Soru |
---|---|---|---|
I, You, We, They | Verb 1 Example: I / You / We/ They save money. | Do not (don’t) + Verb 1 Example: I / You / We/ They don’t save money. | Do + Subject + Verb 1 Example: Do I / You / We / They save money? |
He, She, It | Verb + s Example: He / She saves money. | Does not (Doesn’t) + Verb 1 Example: He / She doesn’t save money. | Does + Subject + Verb 1 Example: Does He/She save money? |
“To be” ile
Özne | Olumlu | Olumsuz | Soru |
---|---|---|---|
I | Am Example: I am hungry. | Am not Example: I am not hungry. | Am I …? Example: Am I hungry? |
You, We, They | Are Example: You / We / They are hungry. | Are not (aren’t) Example: You / We / They are not hungry. | Are You/We/They …? Example: Are You / We / They hungry? |
He, She, It | Is Example: He / She / It is hungry. | Is not (Isn’t) Example: He / She / It is not hungry. | Is He/She/It …? Example: Is He / She / It hungry? |
• I love this new album.
(Bu yeni albümü seviyorum.)
• You take piano lessons.
(Sen piyano dersleri alıyorsun.)
• It looks like a tomato.
(Domatese benziyor.)
• I don’t know anything about math.
(Matematik hakkında hiçbir şey bilmiyorum.)
• You don’t care.
(Umrunda değil.)
• She doesn’t read articles.
(O makale okumaz.)
• Do we not go to the theater on the weekends?
(Hafta sonu sinemaya gitmez miyiz?)
• Do they not see the puppy?
(Yavruyu görmüyorlar mı?)
12. Sınıf Ünite 3 – Human Rights
‘İnsan Hakları’ (Human Rights) başlıklı üçüncü ünitemizde göreceğimiz kelimelerin İngilizce isimlerini öğrenelim.
allocated | tahsis edilmiş |
---|---|
alongside | yanı sıra |
animal rights | hayvan hakları |
aspect | hal |
associate | birleştirmek |
at least | en azından |
battlefield | harp meydanı |
beggar | dilenci |
belief | inanç |
berate | paylamak |
blame | suçlamak |
blanket | battaniye |
bullfighting | boğa güreşi |
cash prize | para ödülü |
culture | kültür |
deaf | sağır |
decade | onluk |
definition | tanım |
disadvantaged groups | ezilen gruplar |
discrimination | ayrım |
discuss a problem | bir sorunu ele almak |
display | gösterme |
emphasize | vurgulamak |
existence | mevcudiyet |
expressions of regret | pişmanlık ifadeleri |
fair wage | iyi bir ücret |
fairly | iyice |
fight against | savaşmak |
furthermore | ayrıca |
gender equality | cinsiyet eşitliği |
gender inequality | cinsiyet eşitsizliği |
governorship | valilik |
grossly | ağır şekilde |
halal food | helal gıda |
human rights | insan hakları |
humanity | insanlık |
hunting seals | fok avcılığı |
income | kazanç |
intolerance | tahammülsüzlük |
justice | adalet |
lacking | eksik |
launching | suya indirme |
manufacturer | imalatçı |
marriage | evlilik |
obstacle | engel |
orphan | öksüz |
orphanage | yetimhane |
paralyzed | kötürüm |
persecution | zulüm |
pitch | saha |
prison | hapishane |
prominently | belirgin bir şekilde |
protected by law | hukuk tarafından korunan |
raise | yükseltmek |
rebellion | isyan |
regulation | düzenleme |
separate | ayrılmak |
serious | ciddi |
sidewalk | kaldırım |
simpler | daha basit |
skin color | ten rengi |
slavery | kölelik |
social security | sosyal sigorta |
speechless | suskun |
stall | koltuk |
starving | açlıktan ölme |
sterilization | sterilizasyon |
sweater | süveter |
template | şablon |
temporarily | geçici olarak |
thought | düşünce |
torture | işkence |
trade union | işçi sendikası |
traditions | gelenek görenek |
tremble | ürpermek |
unaware | habersiz |
underdeveloped | azgelişmiş (ülke) |
underestimate | küçümsemek |
underlie | altında yatmak |
unemployed | işsiz |
unemployment | işsizlik |
unfavorable | olumsuz |
universal | evrensel |
üniversal declaration of | insan hakları evrensel |
human rights | beyannamesi |
value | değer |
violate | ihlal etmek |
violation | ihlal |
vital | yaşamsal |
vital | yaşamsal |
vote | oy kullanmak |
welfare | refah |
wheelchair ramp | tekerlekli sandalye rampası |
whisper | fısıltı |
wholly | tamamıyla |
wildly | vahşice |
women’s rights | kadın hakları |
workers’ rights | işçi hakları |
12. sınıf İngilizce öğreniminde bu ünitede karşımıza çıkan bir diğer konu “Making Suggestions” dır. Bu konuda öneride bulunmayı ve bunu yaparken kullandığımız kalıpları göreceğiz. Birlikte örnekler üzerinden inceleyelim.
• İngilizcede öneri cümlesi olarak duyduğumuz en yaygın kalıp “Let’s” kalıbıdır. Aslında “Let’s” kelimesinin açılımı “Let us” olmakla beraber, Türkçe anlamı “Hadi” olarak geçmektedir. “Let’s” ile kurulan cümlelerin yapısı Let’s + Verb formülü ile ifade edilmektedir.
• “Let’s” kalıbı ile oluşturulmuş olumlu cümleleri “Let’s + Verb” formülünü takip ederek oluştururuz. “Let’s” ile oluşturulmuş öneri cümlelerine göz atalım.
1. Let’s go.
(Hadi gidelim.)
2. Let’s eat some ice cream.
(Hadi biraz dondurma yiyelim.)
3. Let’s watch a movie tomorrow.
(Hadi yarın bir film izleyelim.)
• “Let’s” kalıbı ile olumsuz öneri cümle kurmanın formülü “Let’s + Not + Verb” olarak yazılmaktadır. Bu formül ile oluşturduğumuz “Let’s” ile ilgili olumsuz cümleler örneklerine bakalım.
1. Let’s not argue about money.
(Hadi para hakkında tartışmayalım.)
2. Let’s not forget to do our homework tonight.
(Bu gece ödevlerimizi yapmayı unutmayalım.)
3. Let’s not eat out today.
(Bugün dışarda yemeyelim.)
• “Shall we…?” kalıbı İngilizce konuşurken öneri yapmakta kullanılan kalıplardan biridir. Yaygın olarak kullanılan bu cümle yapısı “Shall + We + Verb?” şeklinde bir formülle ifade edilir ve yalnızca soru cümlesi olarak kurulur. Türkçesi “….yapalım mı, edelim mi?” dir.
• “Shall + We + Verb?” ile oluşturulan olumlu soru öneri cümlelerine aşağıda inceleyelim.
1. Shall we dance?
(Dans edelim mi?)
2. Shall we go to lunch?
(Öğlen yemeğine gidelim mi?)
3. Shall we visit your grandmother this weekend?
(Bu haftasonu büyükanneni ziyarete gidelim mi?)
• “Shall we…?” kalıbının olumsuz cümleleri tıpkı “Let’s” kalıbında olduğu gibi cümleye “Not” eklenmesi ile oluşturulur. Bu durumda son formül “Shall + We + Not + Verb?” olarak ifade edilmektedir.
1. Shall we not go to the meeting?
(Toplantıya gitmesek mi?)
2. Shall we not sleep tonight?
(Bu gece uyumasak mı?)
• “Why don’t we…?” sorusunun Türkçe anlamı “Neden … yapmıyoruz?” olarak geçmektedir. Bu soru kalıbı bir öneri anlamı taşımakla beraber “Why + Don’t + We + Verb?” formülü ile oluşturulmaktadır.
1. Why don’t we go on a run?
(Neden koşuya gitmiyoruz?)
2. Why don’t we take a vacation?
(Neden bir tatile çıkmıyoruz?)
• “How About / What About” kalıpları günlük hayatta İngilizce konuşurken ve bir şeyler yapmayı önerirken sıklıkla kullanılırlar. Türkçede “…ya ne dersin?” olarak çevrilen “How About” ve “What About” ile cümle kurmak için “How About / What About + Özne + Verb” veya “How About / What About + Verb(ing)” formülleri takip edilir. “How About” ile başlayan öneri cümleleri daha yaygındır.
1. How about we go on a picnic?
(Pikniğe gitmeye ne dersin?)
2. What about watching movies in bed all night?
(Bütün gece yatakta filmler izlemeye ne dersin?)
3. How about you talk to her alone? Maybe she’ll understand.
(Onunla yalnız konuşmaya ne dersin? Belki anlar.)
Bu ünitedeki son konumuz Should ve Shouldn’t kullanımıdır. Bu kullanımlar da yine öneri cümleleri için önemli bir yer tutmaktadır. Şimdi bu kalıpları örnek cümleler üzerinden inceleyelim.
• “Should” tavsiye verirken kullanılır. Eğer bir şeyi tavsiye ediyorsak özneden sonra “should” ; tavsiye etmiyorsak “shouldn’t” getirilir ve daha sonra da mutlaka bir verb (eylem) kullanmamız gerekir. Bu eylem hiçbir ek alamaz.
+ What is the matter with you?
(Senin neyin var?)
– I have a high fever.
(Yüksek ateşim var.)
+ You should have a rest.
(Dinlenmelisin.)
• İngilizcede “Ne yapmalıyım?” , “O ne yapmalı?” gibi tavsiye soruları sorarken “What” soru kelimesi en başa getirilmeli ve daha sonra özne kullanılmalıdır. “Ne yapmalıyım?” veya “O ne yapmalı?” veya “Onlar ne yapmalı?” gibi sorular sorduğumuz için de “yapmak” yani “do” eylemi kullanılmalıdır.
+ I have the measles.
(Kızamığım var.)
What should I do?
(Ne yapmalıyım?)
– You should stay at home.
(Evde kalmalısın.)
+ I have the measles.
(Kızamığım var.)
+What shouldn’t he do?
(Ne yapmamalı?)
– He shouldn’t take a painkiller.
(Ağrı kesici almamalı.)
12. Sınıf Ünite 4 – Coming Soon
‘Yakında Geliyor’ (Coming Soon) başlıklı ünitemizde göreceğimiz kelimelerin İngilizce isimlerini öğrenelim.
accessible | ulaşılabilir |
---|---|
apparently | görünüşte |
backup | yedek |
banking password | bankacılık şifresi |
beneficial | yararlı |
bitter | acı |
causing | sebebiyet |
citizenship number | vatandaşlık numarası |
come up with | ileri sürmek |
contribution | katkı |
create an account | hesap açmak |
crucial | çok önemli |
culprit | suçlu |
cyber bullying | sanal zorbalık |
cyber crime | bilişim suçu |
cyber tools | siber araçlar |
cyber world | sanal alem |
decrease | azalmak |
default | kusur |
dependent | bağımlı |
deserve | layık olmak |
downloading | yükleme |
eco-friendly | çevre dostu |
edition | yayın |
eliminate | elemek |
embedded | gömülü |
emission | emisyon |
emphasize | vurgulamak |
environmental | çevresel |
exponential | üsse ait sayı |
extinct | tükenmiş |
filter | filtre |
fortune | şans |
futurist | gelecek bilimci |
gain access | erişim sağlamak |
global warming | küresel ısınma |
government | hükümet |
grandchildren | torunlar |
harassment | taciz |
harmful | zararlı |
ınvasion of privacy | mahremiyetin ihlali |
identity theft | kimlik hırsızlığı |
imaginary | hayali |
imagination | hayal gücü |
injured | yaralı |
innocuous | zararsız |
insecurely | güvensizce |
instant | anlık |
interpret | yorumlamak |
invasion | saldırı |
keep | saklamak |
knowledge | bilgi |
legitimate | meşrulaştırmak |
log in | oturum açmak |
magic | sihir |
major crime | nitelikli suç |
malicious | kötücül |
melt | eritmek |
mimic | taklit |
misconceptions | yanlış düşünceler |
mistaken | hatalı |
municipality | belediye |
necessary | gerekli |
occur | meydana gelmek |
password | şifre |
personal information | kişisel bilgi |
phishing | e-dolandırıcılık |
polar bear | kutup ayısı |
precaution | önlem |
predictable | öngörülebilir |
predicting | önceden haber verme |
ransom | fidye |
rise up | çıkmak |
socialize | sosyalleştirmek |
survey | araştırma |
suspicious | kuşkulu |
there’s no rose without a | gülü seven dikenine |
thorn | katlanır |
thus | böylelikle |
timely | tam vaktinde |
trapped | kapana kısılmış |
tricking | dolandırma |
undergo | geçirmek |
undermine | baltalamak |
valuable | değerli |
virtual reality | sanal gerçeklik |
virtual world | sanal alem |
witness | şahit olmak |
12. sınıf İngilizce öğreniminde bu ünitede karşımıza çıkan bir diğer konu “Making predictions ve Expressing degrees of certainty and uncertainty” dır. Bu konuları işlerken Simple Future tense’ten faydalanacağız. Bu tense’i işlerken odaklandığımız kalıplar “Will/ Won’t ve Be Going to” kalıpları olacak. Şimdi örnekler ve tablolarla bu konuları detaylı inceleyelim.
• Gelecekte yapacağımız işlerden bahsederken en çok kullanacağımız zaman kipi Simple Future Tense, yani Gelecek Zaman olacaktır. Simple Future Tense’de kullanılan kalıplar “be going to” ve “will” kalıplarıdır. Bu kalıplar gelecek planlarını anlatmak, gerçekleşecek ya da gerçekleşmeyecek olaylardan bahsetmek için kullanılır. İki kalıbın da geniş bağlamda kullanımları aynı olsa da önemli bir noktada farklılık gösterirler. “be going to” kalıbı planlanmış eylemlerden bahsetmek için kullanılırken “will” kalıbı ani ve plansız gerçekleşen olaylardan bahsederken kullanılır. Bu kalıplar Türkçedeki “-ecek/-acak” ekinin İngilizce karşılığıdır.
• Simple Future Tense cümlesi kurarken Subject + Verb + Object (Özne + Fiil + Nesne) sırası izlenir. Olumlu cümle kurarken özne ardından yardımcı fiil olan will ya da be going to ve fiil gelir. Olumsuz cümleler için sıra aynı kalır ve not eki getirilir (will not / be not going to). Soru cümlelerinde will/be going to özneyle yer değiştirir ve cümlenin başında geçer.
• Be going to yardımcı fiili kendisine gelen özneye göre form değiştirir. “I” öznesiyle “am going to”, “He/She/It” özneleriyle “is going to”, “You/They” özneleriyle “are going to” şeklinde kullanılır. Bu iki kalıbı tablo halinde inceleyelim.
“will”
Olumlu Cümle | Olumsuz Cümle | Soru Cümlesi |
---|---|---|
Özne(I/You/He/She/It/We/They) + will + Fiil + Nesne I will buy a book. (Kitap alacağım.) | Özne (I/You/He/She/It/We/They) + will + not + Fiil + Nesne I will not buy a book. (Kitap almayacağım.) | Will + Özne (I/You/He/She/It/We/They) + Fiil + Nesne Will I buy a book? (Kitap alacak mıyım?) |
“be going to”
Olumlu Cümle | Olumsuz Cümle | Soru Cümlesi |
---|---|---|
Özne (I) + am going to + Fiil + Nesne I am going to buy a book. (Kitap alacağım.) | Özne (I) + am not going to + Fiil + Nesne I am not going to buy a book. (Kitap almayacağım.) | Am + Özne (I) + going to + Fiil + Nesne Am I going to buy a book? (Kitap alacak mıyım?) |
Özne (He/She/It) + is going to + Fiil + Nesne He is going to buy a book. (Kitap alacak.) | Özne (He/She/It) + is not going to + Fiil + Nesne He is not going to buy a book. (Kitap almayacak.) | Is + Özne (He/She/It) + going to + Fiil + Nesne Is she going to buy a book? (Kitap alacak mı?) |
Özne (You/They) + are going to + Fiil + Nesne You are going to buy a book. (Kitap alacaksın.) | Özne (You/They) + are not going to + Fiil + Nesne You are not going to buy a book. (Kitap almayacaksın.) | Are + Özne (You/They) + going to + Fiil + Nesne Are you going to buy a book? (Kitap alacak mısın?) |
“Geleceğin İşleri” ünitesi kapsamında öğrendiğimiz Simple Future Tense ile örnek cümleler kuralım.
1. I’m going to go on a vacation in 3 days.
(3 gün sonra tatile gideceğim.)
2. He will drop you off at school, he has a car.
(O seni okula bırakır, arabası var.)
3. They are going to do their presentation today.
(Onlar bugün sunumlarını yapacaklar.)
4. Will you read the book I recommended?
(Önerdiğim kitabı okuyacak mısın?)
5. I will become a pilot.
(Pilot olacağım.)
6. Are you going to be a writer?
(Yazar olacak mısın?)
7. My teacher will quit her job.
(Öğretmenim işini bırakacak.)
12. Sınıf Ünite 5 – Psikoloji
‘Psikoloji’ (Psychology) başlıklı ünitemizde göreceğimiz kelimelerin İngilizce isimlerini öğrenelim.
all up | hapı yutmuş |
---|---|
alternatively | alternatifli olarak |
amused | memnuniyet içinde |
annoyed | sinirli |
anxiety | endişe |
anxious | endişeli |
approachable | ulaşılabilir |
approving | onaylayıcı |
blunt | köreltmek |
borrow | ödünç almak |
bossy | buyurgan |
calm | sakin |
childish | çocuksu |
chill out | sakin ol |
client | müşteri |
competitor | yarışmacı |
confusion | karışıklık |
contagious | bulaşıcı |
cope with | baş etmek |
credibility | güvenilirlik |
deal with | ile ilgilenmek |
debt | borç |
deep breath | derin nefes |
depressed | morali bozuk |
despair | umudunu kesmek |
desperate | umutsuz |
determined | kararlı |
disorder | kargaşa |
disrespectful | saygısız |
disturb | rahatsız etmek |
dizzy | başı dönen |
dried out | kurumak |
elated | memnun |
embarrassed | utangaç |
empathetic | anlayışlı |
excited | heyecanlı |
excited | heyecanlı |
frown | somurtmak |
frustrated | sinirli |
fund | kaynak |
honestly | dürüst olarak |
hopeful | umutlu |
hospitalized child | hastaneye yatırılan çocuk |
immune system | bağışıklık sistemi |
impact | etki |
influence | etkilemek |
interaction | etkileşim |
interdependent | birbirine bağlı olan |
joyful | neşeli |
lip | dudak |
maintaining | koruma |
miserable | acınası |
mood | ruh hali |
mood swings | ruh halinde ani değişimler |
nervous | gergin |
neutral | yansız |
optimistic | iyimser |
overhear | kulak misafiri olmak |
postpone | ötelemek |
private | özel |
puppeteer | kukla oynatıcısı |
recall | hatırlamak |
recently | son zamanlarda |
releases | serbest bırakılan |
respectful | saygılı |
sarcastic | alaylı |
school counselor | rehber öğretmen |
serenity | sakinlik |
shocked | şaşırmış |
sigh | iç çekme |
sincere | samimi |
strengthen | sağlamlaştırmak |
stuffy | havasız |
threatening | tehditkar |
trigger | tetiklemek |
trudge | güçlükle yürümek |
trustworthy | güvenilir |
underlying | altında yatan |
unintentional | istemeden yapılan |
unstable | istikrarsız |
upset | üzgün |
vice versa | tam tersi |
virtue | meziyet |
vital | hayati |
way out | çıkar yol |
whirlpool | girdap |
12. sınıf İngilizce öğreniminde bu ünitede karşımıza çıkacak konular “Describing mood, making suggestions to change the negative mood, following and giving instructions” dır. Bu konuları daha önce de değindiğimiz “Making Suggestions” konusunun üzerinden geçerek işleyeceğiz. Bu konuda karşılaşacağımız kalıplar “How about, What about, Let’s, Why don’t we..?, Shall I…?, Shall we…?” kalıplarıdır. Şimdi konu anlatımına geçelim.
• İngilizcede öneri cümlesi olarak duyduğumuz en yaygın kalıp “Let’s” kalıbıdır. Aslında “Let’s” kelimesinin açılımı “Let us” olmakla beraber, Türkçe anlamı “Hadi” olarak geçmektedir. “Let’s” ile kurulan cümlelerin yapısı Let’s + Verb formülü ile ifade edilmektedir.
• “Let’s” kalıbı ile oluşturulmuş olumlu cümleleri “Let’s + Verb” formülünü takip ederek oluştururuz. “Let’s” ile oluşturulmuş öneri cümlelerine göz atalım.
1. Let’s go.
(Hadi gidelim.)
2. Let’s eat some ice cream.
(Hadi biraz dondurma yiyelim.)
3. Let’s watch a movie tomorrow.
(Hadi yarın bir film izleyelim.)
• “Let’s” kalıbı ile olumsuz öneri cümle kurmanın formülü “Let’s + Not + Verb” olarak yazılmaktadır. Bu formül ile oluşturduğumuz “Let’s” ile ilgili olumsuz cümleler örneklerine bakalım.
4. Let’s not argue about money.
(Hadi para hakkında tartışmayalım.)
5. Let’s not forget to do our homework tonight.
(Bu gece ödevlerimizi yapmayı unutmayalım.)
6. Let’s not eat out today.
(Bugün dışarda yemeyelim.)
• “Shall we…?” kalıbı İngilizce konuşurken öneri yapmakta kullanılan kalıplardan biridir. Yaygın olarak kullanılan bu cümle yapısı “Shall + We + Verb?” şeklinde bir formülle ifade edilir ve yalnızca soru cümlesi olarak kurulur. Türkçesi “….yapalım mı, edelim mi?” dir.
• “Shall + We + Verb?” ile oluşturulan olumlu soru öneri cümlelerine aşağıda inceleyelim.
1. Shall we dance?
(Dans edelim mi?)
2. Shall we go to lunch?
(Öğlen yemeğine gidelim mi?)
3. Shall we visit your grandmother this weekend?
(Bu haftasonu büyükanneni ziyarete gidelim mi?)
• “Shall we…?” kalıbının olumsuz cümleleri tıpkı “Let’s” kalıbında olduğu gibi cümleye “Not” eklenmesi ile oluşturulur. Bu durumda son formül “Shall + We + Not + Verb?” olarak ifade edilmektedir.
4. Shall we not go to the meeting?
(Toplantıya gitmesek mi?)
5. Shall we not sleep tonight?
(Bu gece uyumasak mı?.)
• “Why don’t we…?” sorusunun Türkçe anlamı “Neden … yapmıyoruz?” olarak geçmektedir. Bu soru kalıbı bir öneri anlamı taşımakla beraber “Why + Don’t + We + Verb?” formülü ile oluşturulmaktadır.
1. Why don’t we go on a run?
(Neden koşuya gitmiyoruz?)
2. Why don’t we take a vacation?
(Neden bir tatile çıkmıyoruz?)
• “How About / What About” kalıpları günlük hayatta İngilizce konuşurken ve bir şeyler yapmayı önerirken sıklıkla kullanılırlar. Türkçede “…ya ne dersin?” olarak çevrilen “How About” ve “What About” ile cümle kurmak için “How About / What About + Özne + Verb” veya “How About / What About + Verb(ing)” formülleri takip edilir. “How About” ile başlayan öneri cümleleri daha yaygındır.
1. How about we go on a picnic?
(Pikniğe gitmeye ne dersin?)
2. What about watching movies in bed all night?
(Bütün gece yatakta filmler izlemeye ne dersin?)
3. How about you talk to her alone? Maybe she’ll understand.
(Onunla yalnız konuşmaya ne dersin? Belki anlar.)
Bu ünitedeki son konumuz Should ve Shouldn’t kullanımıdır. Bu kullanımlar da yine öneri cümleleri için önemli bir yer tutmaktadır. (Şimdi bu kalıpları örnek cümleler üzerinden inceleyelim.)
• “Should” tavsiye verirken kullanılır. Eğer bir şeyi tavsiye ediyorsak özneden sonra “should” ; tavsiye etmiyorsak “shouldn’t” getirilir ve daha sonra da mutlaka bir verb (eylem) kullanmamız gerekir. Bu eylem hiçbir ek alamaz.
+ What is the matter with you?
(Senin neyin var?)
– I have a high fever.
(Yüksek ateşim var.)
+ You should have a rest.
(Dinlenmelisin.)
• İngilizcede “Ne yapmalıyım?” , “O ne yapmalı?” gibi tavsiye soruları sorarken “What” soru kelimesi en başa getirilmeli ve daha sonra özne kullanılmalıdır. “Ne yapmalıyım?” veya “O ne yapmalı?” veya “Onlar ne yapmalı?” gibi sorular sorduğumuz için de “yapmak” yani “do” eylemi kullanılmalıdır.
+ I have the measles.
(Kızamığım var.)
What should I do?
(Ne yapmalıyım?)
– You should stay at home.
(Evde kalmalısın.)
+ I have the measles.
(Kızamığım var.)
+What shouldn’t he do?
(Ne yapmamalı?)
– He shouldn’t take a painkiller.
(Ağrı kesici almamalı.)
12. Sınıf Ünite 6 – İyilikler
‘İyilikler’ (Favors) başlıklı ünitemizde göreceğimiz kelimelerin İngilizce isimlerini öğrenelim.
Başvuru mektubu | Application Letter |
---|---|
Yıllık, her yıl yapılan | Annual |
Devam etmek, sürdürmek | Pursue |
Sadık | Loyal |
Tutku, istek | Passion |
Olay, vaka | Event |
Onurlandırmak | Pay tribute to |
Öne çıkan | Featured |
Onur nişanı | Honors |
Hedef | Target |
Seçkin | Outstanding |
Amaç | Purpose |
Okul birincisi | Valedictorian |
Miktar | Amount |
Karşılamak, yerine getirmek | Fulfill |
Duyuru, ilan | Announcement |
Zorlayıcı | Challenging |
Ödünç vermek | Lend |
Selamlama | Salutation |
Amaç | Aim |
Merak | Curiosity |
Çevre ile ilgili | Environmental |
Sağlama almak | Secure |
Sağlık | Health |
Aramak | Seek |
Kurum, kuruluş | Foundation |
Yetenek | Talent |
Kalpten | By hearth |
Özel | Private |
Seat | Koltuk |
For a moment | Bir an, bir süre |
Come round | Gelmek |
Local call | Şehir içi görüşme |
Remote control | Uzaktan kumanda |
Realize | Farkına varmak |
Out of | Yoksun |
Don’t mention it | Önemli değil |
Hold on | Telefonda beklemek |
Available | Uygun, müsait |
Massive | Çok büyük |
Run out of | Tüketmek, bitirmek |
Pay | Ödemek |
Construct | İnşa etmek |
Widespread | Yaygın |
Approximately | Yaklaşık |
Affordable | Düşük maliyetli, satın alınabilir |
Long-lasting | Uzun süreli, kalıcı |
Suffer | Acı çekmek |
Unpredictable | Tahmin edilemez |
Shelter | Barınak |
Vital | Hayati, yaşamsal |
Ownership | Sahiplik, mülkiyet |
Cancel | İptal etmek |
Obstacle | Engel |
Confident | Kendine güvenen |
Scholar | Bilim insanı, öğrenci |
Change | Demir para |
Wallet | Cüzdan |
Here you are | Buyrun |
Go ahead | Tabi ki |
12. sınıf İngilizce öğreniminde bu ünitede karşımıza çıkacak konular “Making Requests, Accepting and Declining Requests, Asking for and Responding to Favors” dır. Bu konuda karşılaşacağımız kalıplar “Could you…?, Would you…?, Would you mind?, Can I…?, Would you mind if…?, Do you mind if….?” kalıplarıdır. Şimdi konu anlatımına geçelim.
• Karşımızdaki insandan bir şeyi yapması için kibarca ricada bulunmak için çeşitli kalıplar vardır. Burada birkaçına yer vereceğiz. Bunlar genellikle “Could you…?, Would you…?, Would you mind?, Can I…?, Would you mind if…?, Do you mind if….?” kalıplarıdır.
• Do you mind (Would you mind) + Ving ……….. ? → Bu kalıbın “zahmet olmazsa” gibi bir anlamı vardır.
1. Do you mind washing the dishes?
(Zahmet olmazsa bulaşıkları yıkar mısın?)
2. Do you mind vacuuming the house?
(Zahmet olmazsa evi süpürür müsün?)
3. Do you mind ironing my clothes?
(Zahmet olmazsa kıyafetlerimi ütüler misin?)
Bu kullanımlarım sonuna “if” getirirsek istek cümlemizi bir eyleme şartlamış oluruz.
• Do you mind (Would you mind) + if + V1 ……….. ?
1. Do you mind if I wash the dishes?
(Bulaşıkları yıkasam sorun olur mu?)
2. Do you mind if I vacuum the house?
(Evi süpürsem sorun olur mu ?)
3. Do you mind if I iron my clothes?
(Kıyafetlerimi ütülesem sorun olur mu?)
• Can / Could you (Would you) + V1 ………… ? → Bu kalıp da kibar rica ifadelerinde kullanılabilir.
1. Can you set the table, please?
(Lütfen masayı kurar mısın?)
2. Could you tidy up your room, please?
(Lütfen odanı toplar mısın?)
Genellikle “Can you” daha samimi “Could you” daha resmi diyaloglarda karşımıza çıkar.
12. Sınıf Ünite 7 – Haber Hikayeleri
‘Haber Hikayeleri’ (News Stories) başlıklı ünitemizde göreceğimiz kelimelerin İngilizce isimlerini öğrenelim.
acquaintance | tanıdık |
---|---|
automotive industry | otomobil sanayi |
breath | nefes |
bump into | karşılaşmak |
bye for now | şimdilik hoşça kal |
collapse | çökmek |
compete | rekabet etmek |
coronary failure | kalp yetmezliği |
dawn | şafak |
debris | enkaz |
delegation | heyet |
diagnose | teşhis etmek |
die down | kesilmek |
emergency | acil durum |
encounter | karşılaşmak |
exceptionally | istisnai olarak |
experience | deneyim |
eyelids | göz kapakları |
flag | bayrak |
flashlight | el feneri |
fresh air | taze hava |
government | hükümet |
grab | yakalamak |
gripe | sancı |
hail | dolu |
headline | manşet |
hit the road | yola çıkmak |
honor | onur |
hopeful | umutlu |
ice cube | buz küpü |
income | gelir |
indicator | gösterge |
insurance | sigorta |
intelligent | zeki |
intensive care | yoğun bakım |
interrupt | kesmek |
joy | keyif |
likewise | aynı şekilde |
locksmith | çilingir |
meanwhile | bu sırada |
miraculous | garip |
miraculously | mucizevi |
nervous | asabi |
overnight | gecelemek |
possibility | imkan |
postpone | ertelemek |
prayer | ibadet eden kimse |
precaution | önlem |
private | özel |
reputation | ün |
shelter | barınak |
snowflake | kar tanesi |
steep slope | dik yamaç |
stopover | mola |
strange | tuhaf |
stroll | gezip dolaşmak |
success | başarı |
suddenly | aniden |
sunshine | güneş ışığı |
survival | hayatta kalma |
template | şablon |
thrilled | heyecanlı |
throughout | boyunca |
unique | eşsiz |
unplug | fişini çekmek |
villager | köylü |
weight lifting | halter kaldırma |
witness | tanık |
worldwide | dünya çapında |
12. sınıf İngilizce öğreniminde bu ünitede karşımıza çıkacak konular “Narrating a past event/experience, Talking about sequential actions” dır. Bu konuları çözümlerken Simple Past Tense ve Past Continuous Tense’ ten yararlanacağız. Bu konuda karşılaşacağımız kalıplar “When ve While” kalıplarıdır. Şimdi konu anlatımına geçelim.
• Simple Past Tense, geçmiş zamanda başlamış ve bitmiş olan eylemlerden bahsederken kullanılır. Eylemlerin uzak ya da yakın geçmiş zamanda olması bir fark yaratmaz. Olumlu Simple Past Tense cümlesi kurmak için Özne + Fiil (2. hali) + Nesne sırası izlenir. Negatif cümle kurarken fiilin 1. hali kullanılır ve başına “did not” eklenir. Soru cümlelerinde cümlenin başına “did” eklenir ve fiilin 1. hali kullanılır. Simple Past Tense ile cümle kurmayı tablo ve örneklerle inceleyelim.
Olumlu Cümle | Olumsuz Cümle | Soru Cümlesi |
---|---|---|
Özne (I/You/We/He-She-It/They) + Verb 2 + Nesne I sang at the singing competition yesterday. | Özne (I/You/We/He-She-It/They) + did not + Verb 1 + Nesne I didn’t sing at the singing competition yesterday. | Did + Özne (I/You/We/He-She-It/They) + Verb 1 + Nesne Did I sing at the singing competition yesterday? |
Marie Curie discovered polonium and radium.
(Marie Curie polonyumu ve radyumu keşfetti.)
She won two Nobel prizes.
(İki Nobel ödülü kazandı.)
I studied chemistry last night.
(Dün gece kimya çalıştım.)
We came across new problems during our research.
(Araştırmamız sırasında yeni problemlerle karşılaştık.)
They chose their project homework today.
(Dün proje ödevlerini seçtiler.)
You came to school yesterday.
(Dün okula geldin.)
• Past Continuous Tense, geçmiş zamanda gerçekleşip sona ermiş fakat bitmesi bir süre sürmüş eylemler için kullanılır. S-V-O (Özne-Fiil-Nesne) kuralı geçerlidir ve Past Continuous Tense ile kurulan cümleler, özneye göre farklılık gösterir. “I/He-She-It” ile kurulan cümlelerde “was”, “You/We/They” ile kurulan cümlelerde “were” kullanılır. Olumlu cümle kurarken Past Continuous, olumsuz cümle kurarken Özne + was/were not + Fiil + Nesne sırası izlenir. Soru cümlelerinde was/were kelimeleri cümlenin başına geçer. Bütün cümlelerde fiil mastar halinde (V-ing) kullanılır. Past Continuous Tense ile nasıl cümle kuracağımızı aşağıdaki tablo ve örneklerle inceleyelim.
Olumlu Cümle | Olumsuz Cümle | Soru Cümlesi |
---|---|---|
Özne (I/He-She-It) + was + Fiil (V-ing) + Nesne I was doing homework last night. | Özne (I/He-She-It) + was + not + Fiil (V-ing) + Nesne I was not doing homework last night. | Was + Özne (I/He-She-It) + Fiil (V-ing) + Nesne Was I doing homework last night? |
Özne (You/We/They) + were + Fiil (V-ing) + Nesne You were doing homework last night. | Özne (You/We/They) + were + not + Fiil (V-ing) + Nesne You were not doing homework last night. | Were + Özne (You/We/They) + Fiil (V-ing) + Nesne Were you doing homework last night? |
I was failing this class last year.
(Geçen yıl bu dersi başaramıyordum.)
You weren’t listening to me when we had a chat yesterday.
(Dün sohbet ettiğimizde beni dinlemiyordun.)
Marie Curie was winning a Nobel prize in 1911.
(Marie Curie, 1911’de Nobel ödülü kazanıyordu.)
They were running away from the teacher.
(Onlar öğretmenden kaçıyordu.)
We were baking cakes for the party.
(Parti için kekler yapıyorduk.)
• “Used to” kalıbı geçmişte süreklilik göstermiş olan ancak şimdiki zamanda geçerliliğini yitirmiş olan alışkanlık, olay ve durumlardan bahsederken kullanılır. Bu kalıbı kullanırken Özne + used to + Fiil (1. hal) + Nesne sırası izlenmelidir. Olumlu cümle kurarken Özne + used to + Fiil (1. hal) + Nesne, olumsuz cümle kurarken Özne + did not + use to + Fiil (1. hal) + Nesne, soru cümlesi kurarken Did + Özne + use to + Fiil (1. hal) + Nesne formülleri kullanılır. “Used to” kalıbının kullanımını tablo ve örneklerle inceleyelim.
Olumlu Cümle | Olumsuz Cümle | Soru Cümlesi |
---|---|---|
Özne (I/You/We/He-She-It/They) + used to + Fiil (1. hal) + Nesne I used to dance competitively. | Özne (I/You/We/He-She-It/They) + did not + use to + Fiil (1. hal) + Nesne I didn’t use to dance competitively. | Did + Özne (I/You/We/He-She-It/They) + use to + Fiil (1. hal) + Nesne Did I use to dance competitively? |
I used to walk to school, but since we moved, I take the bus.
(Eskiden okula yürürdüm.)
You used to text me a lot more, what happened?
(Eskiden bana daha çok mesaj atardın, ne oldu?)
He used to smoke a lot, but now he quit.
(Eskiden çok sigara içerdi, ama şimdi bıraktı.)
We used to meet up every weekend, but as the time passed, we grew apart.
(Eskiden her hafta sonu buluşurduk, ama zaman geçtikçe uzaklaştık.)
They used to run a bakery together, but they closed it down.
(Eskiden birlikte bir fırın işletirlerdi, ama kapattılar.)
12. Sınıf Ünite 8 – Alternative Energy
‘Alternatif Enerji’ (Alternative Energy) başlıklı ünitemizde göreceğimiz kelimelerin İngilizce isimlerini öğrenelim.
Accumulate | Yığmak, biriktirmek |
---|---|
Allow | İzin vermek |
Compensation | Tazminat, telafi |
Cons | Eksiler |
Conservation | Koruma, sahip çıkma |
Consistent | Kalıcı, devamlı |
Convert | Dönüştürmek |
Dam | Baraj |
Desalination | Tuzdan arındırma |
Disgusting | İğrenç, berbat |
Drilling | Sondaj |
Fertilizer | Gübre, gübreleme |
Fetch | Gidip almak |
Hazardous | Tehlikeli |
Hissing | Tıslama |
Hydropower | Hidroelektrik enerji |
Improper | Yanlış |
Insulate | Isı yalıtımı |
Intermittent | Aralıklı, kısa kısa |
Linger | Takılıp kalmak |
Occupy | Meşgul etmek, işgal etmek |
Overcharge | Kazıklamak, fazla fiyat istemek |
Pesticide | Tarım ilacı |
Pollutant | Kirleten madde |
Preserve | Korumak |
Pros | Artılar |
Provide | Sağlamak, temin etmek |
Receipt | Fiş, fatura |
Reduce | Azaltmak |
Refund | Geri ödeme, para iadesi |
Release | Salmak, yaymak |
Replace | Yenisiyle değiştirmek |
Shoot up | Hızla yükselmek |
Sneaky | Sinsi, gizli |
Subject to | Maruz kalmak |
Smack down | Hezimet |
Smog | Sis, kirli hava |
Solar panel | Güneş paneli |
Solution | Çözüm |
Space | Uzay |
Steam engine | Lokomotif |
Stem from | Kaynaklanmak |
Stove | Soba |
Strange | Tuhaf, acayip |
Sum | Toplam |
Surveillance camera | Güvenlik kamerası |
Sustainability | Süreklilik |
Switch | Değiştirmek, yönelmek |
Threat | Tehdit |
Trap | Yakalamak, tutmak |
Trigger | Tetiklemek |
Trust | Güvenmek |
Underlying | Altında yatan |
Vampire Power | Fişe takılı cihazların harcadığı güç |
Vehicle | Araç |
Vital | Çok önemli, hayati |
Waste of Energy | Enerjinin boşa harcanması |
“Alternatif Enerji” ünitesi kapsamındaki dilbilgisi kuralları ve kalıpları:
12. sınıf İngilizce öğreniminde bu ünitede karşımıza çıkacak konular “Describing problems, Making complaints ve Offering Solutions” dır. Bu konuları işlerken üstünde duracağımız kalıplar “emir cümlelerini” kapsamaktadır. Şimdi konu anlatımları ve örneklerle Imperatives (Emir Cümleleri) konusunu detaylı inceleyelim.
• İngilizce emir cümleleri, İngilizcede genelde Simple Present Tense dediğimiz Geniş Zamanda kullanılır. Dolayısıyla, cümlenin fiili (verb) yalın halde kullanılır ve özne (subject) cümlede yer almaz. Dinleyen kişi ya da kişilere hitap edildiği için dinleyen kişi öznenin kendisi olduğunu anlar. Bu sebeple gizli özne çoğu zaman sen (you) veya siz (you) öznesidir.
• Türkçe emir cümlelerinde halk arasında genelde kaba olarak anlaşılabildığı için kullanmayı pek tercih etmeyiz. İngilizce emir cümlelerinde de genelde birine bir şeyi yapmasını söylemek (tell someone to do something) olarak açıklansa da emir ve talimat vermenin yanı sıra öneri, tavsiye ve ricalar için de kullanılabilir. Buna ek olarak, İngilizce emir cümlelerinin başına lütfen (please) eklenerek cümle kibarlaştırılabilir.
• İngilizce emir cümlelerinin komut veren yani emreden bir yapıda olduğundan bahsetmiştik. İngilizcede cümle yapısı genelde Özne (Subject) + Fiil (Verb) + Nesne (Object)’dir. Ancak, İngilizce olumlu emir cümleleri, Geniş Zaman (Simple Present Tense) yapısında kurulduğu için fiil (verb) yalın halde kullanılır ve komut verme anlamı katabilmek için cümlede özne (subject) yer almaz. Yani cümleye fiilin yalın haliyle başlanır, cümle formülü ise Fiil (Verb1) + Nesne (Object) şeklindedir.
• İngilizce olumsuz emir cümlelerinde, İngilizce olumlu emir cümlelerinde de olduğu gibi cümle geniş zaman (simple present tense)’da kurulur. Dolayısıyla, İngilizce Emir Cümlelerini olumsuz bir yapıda oluşturabilmek ve gizli özne sen veya siz olabileceği için genelde “don’t” ifadesi kullanılır. “Don’t” ifadesi, İngilizcedeki Geniş Zaman (Simple Present Tense) kalıplarından da aşina olduğumuz gibi İngilizcede yardımcı fiil olan “do” ve cümleye olumsuzluk anlamı katan “not” ifadesinin kısaltılmış halidir. Cümle formülü ise Don’t + Fiil (Verb1) + Nesne (Object) şeklindedir.
Yukarıda anlattığımız bilgileri pekiştirmek için örnekleri inceleyelim.
İngilizce Olumlu Emir Cümleleri Örnekleri:
1. Put your jacket on. It’s freezing outside.
(Ceketini giy. Dışarısı buz gibi.)
2. Turn off the lights.
(Işıkları kapat.)
3. Go to bed.
(Yatağa git.)
4. Do the laundry.
(Çamaşırları yıka.)
5. Go to your room and do your homeworks.
(Odana git ve ödevlerini yap.)
İngilizce Olumsuz Emir Cümleleri Örnekleri:
1. Don’t eat unhealthy food.
(Sağlıksız yemekler yeme.)
2. Don’t speak slowly. You make me sleep!
(Yavaş konuşma. Uykumu getiriyorsun!)
3. Don’t interrupt me while I’m talking.
(Ben konuşurken sözümü kesme.)
4. Don’t go in there.
(Oraya girme.)
5. Don’t step on the places I clean before it’s dry.
(Temizlediğim yerlere kurumadan önce basma.)
Sen ve Siz Dışındaki Kişiler için Olumlu ve Olumsuz Emir Cümleleri Örnekleri:
1. Let me finish my meal.
(Yemeğimi bitireyim.)
2. Let them talk for a while.
(Bir süre konuşsunlar.)
3. Let us watch the news.
(Haberleri izleyelim.)
4. Let him listen to you.
(Seni dinlesin.)
12. Sınıf Ünite 9 – Teknoloji
‘Teknoloji’ (Technology) başlıklı ünitemizde göreceğimiz kelimelerin İngilizce isimlerini öğrenelim.
accessible | ulaşılabilir |
---|---|
additionally | bundan başka |
advertisement banners | reklam afişleri |
air conditioning | klima |
alert | uyarmak |
annotate | not eklemek |
anyway | neyse |
backtrack | geriye dönüş yapma |
bandwidth | band aralığı |
beneficial | yararlı |
binary number | ikili sayı |
bitwise | bitsel |
brake | fren |
breadcrumbs | ekmek kırıntıları |
broken cord | kırık kordon |
built- in | içinde var olan |
cache | saklamak |
catch criminal | suçlu yakalamak |
ceramic tile | karo fayans |
chemical weapons | kimyasal silahlar |
chopping board | kesme tahtası |
complete mess | tam bir karmaşa |
contribute | katkıda bulunmak |
copier | fotokopi makinesi |
crack | çatlamak |
crease | kırışık |
cruel | zalim |
cutting edge | en yeni |
deal with | muhatap olmak |
delivery | teslimat |
dimension | boyut |
door handle | kapı tokmağı |
doughy | pelte gibi |
drag and drop | sürükleyip bırakmak |
drone | insansız hava aracı |
electromagnetically | elektromanyetik olarak |
emit | yaymak |
enhance | büyütmek |
exaggerate | abartmak |
executing | yürütme |
expenditure | gider |
revolutionary | inkılapçı |
ripen | olgunlaşmak |
rotor | helikopter pervanesi |
sanitary staff | sağlık personeli |
screen | ekran |
scroll through | (sekmeyi/görüntüyü) |
security | güvenlik |
security camera | güvenlik kamerası |
security issue | senet ihracı |
servant | hizmetçi |
serviced | sunulmuş |
shortened | kısaltılmış |
short-haired | kısa saçlı |
strays | parazit |
surveillance | gözetim |
terribly | son derece |
therefore | bu nedenle |
tight security | sıkı güvenlik |
top-left | sol üst |
touch-screen | dokunmatik ekran |
unlucky | şanssız |
usability | kullanılabilirlik |
vast | çok geniş |
virtual reality | sanal gerçeklik |
war industry | savaş endüstrisi |
weed | ot |
wrist | bilek |
you are kidding | şaka yapıyorsun |
12. sınıf İngilizce öğreniminde bu ünitede karşımıza çıkacak konular “Talking about things needed to be done, Asking and answering questions in interviews, Have something done ,Get something done, Have someone to do something, Get someone to do something
” dir. Bu konuları işlerken üstünde duracağımız kalıplar “bağlaçları” kapsamaktadır. Şimdi konu anlatımları ve örneklerle Conjunctions (Bağlaçlar) konusunu detaylı inceleyelim.
• Koordine eden bağlaçlar, cümle içerisinde cümle içindeki bir veya birden fazla öğeyi birleştirmek için kullanılır. Bu bağlaçlar genelde günlük dilde sık olarak kullanılan bağlaçlardır. İngilizcede koordine eden bağlaçlar, “for”, “and”, “nor”, “but”, “or”, “yet” ve “so” olmak üzere 7 tanedir. Bu bağlaçlar FANBOYS şekline kısaltılabilir. Aşağıdaki tabloda bu bağlaçların ne olduğunu, anlamını ve örnek cümlelerini görebilirsiniz.
Coordinating Conjunctions | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
For | Çünkü, için | She bought some candy for her children. (Çocukları için şeker aldı.) |
And | Ve | Well, I picked some chips and drinks for the party. (Parti için cips ve içecek aldım.) |
Nor | Ne de | He does not eat aubergine nor fig. (Ne patlıcan yiyor ne de incir.) |
But | Ama | I do like the town but I really hate the transportation. (Şehri seviyorum ama ulaşımından nefret ediyorum.) |
Or | Veya | You gotta choose; the hard way or the easy way. (Seçmen gerekiyor; zor yol veya kolay yol.) |
Yet | Yine de, halbuki, ama | We spent half of our sources, yet the final work was perfect. (Kaynaklarımızın yarısını harcadık, yine de biten iş mükemmeldi.) |
So | Bu yüzden/nedenle | I had a money shortage so I took a shady job from a guy. (Para sıkıntım vardı bu yüzden adamın birinde şüpheli bir iş aldım.) |
• Benzer, ilişki sağlayan bağlaçlar iki farklı yapıyı, cümleyi veya ikili kelime öbeğini bağlayan yapılardır. Bu bağlaçlar ikili kalıplardan meydana gelirler. İlişki sağlayan bağlaçlar “her ikisi de”,”her biri”,”ne şu ne bu” gibi anlamlar taşımaktadır. Not only..but also.., both..and.., either..or.., neither..nor.. bunlara örnektir.
Correlative Conjunctions | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
not only..but also.., | Sadece .. değil, ayrıca… | He not only bought a laptop but also a headset. (Sadece bir laptop değil ayrıca bir kulaklık aldı.) |
both..and.. | Hem…hem de | I both like cakes and ice cream. (Hem kek hem de dondurma seviyorum.) |
either..or.. | Ya…ya da… | You either choose the trip to Hawaii or you stay here. (Ya Hawaii’ye bir geziye gitmeyi seçersin ya da burada kalırsın.) |
neither..nor.. | Ne…ne de | I neither want the shirt nor the sweater. (Ne gömleği ne de kazağı istiyorum.) |
whether….or | …mi yoksa… mi | They always always ask me whether I am sad or not. (Bana her zaman mutsuz muyum yoksa değil miyim diye soruyorlar.) |
not…but… | değil…ama… | Well, she is not clingy but careless. (Darlayan bir değil ama umursamaz.) |
• İngilizce de subordinating conjunctions veya adverbial conjunctions olarak belirtilen zarf bağlaçları yer, zaman, neden, koşul, sonuç ve durum belirtirler. Zarf bağlaçları yapıları itibari ile farklı kullanım amaçları ve yerlerinde bulunabilirler. Zarf bağlaçları İngilizcede en çok bulunan bağlaçlardır. Bu bağlaçlar kendi içerisinde zaman belirten, mekan belirten, durum/şart-sonuç belirten, neden-sonuç belirten, amaç belirten zarf bağlaçları ve son olarak zıtlık ve ortaklık belirten zarf bağlaçlar olarak ayrılmaktadır.
• İngilizce zaman bildiren bağlaçlar bir eylemin zamanını belirtirler. İngilizcede en çok kullanılan bağlaç gruplarındandır.
Zaman Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
After | -dan sonra, ardından | I will pick the bread after I get off the subway. (Metrodan indikten sonra ekmek alıcam.) |
Before | -dan önce, öncesinde | He should’ve warned us before the events. (Olaylar olmadan önce bizi uyarmalıydı.) |
As long as | süresince, -dığı sürece | It isn’t a problem for me as long as you are okay with it. (Senin için uygun olduğu sürece bizim için bir problem değil) |
Until | -a kadar | She won’t be joining us until she finishes her homework. (Ödevini bitirene kadar bizim yanımıza gelemeyecek.) |
Whenever | -dığında | I’ll be here whenever you need me. (Ne zaman bana ihtiyacın olduğunda burada olucam.) |
When | -dığı zaman | He’ll start the car when we leave the bank. (Bankadan çıktığımız zaman arabayı çalıştıracak.) |
While | iken, sırasında | The crowd moved while the police gave the warnings. (Polis uyarıları verirken kalabalık ilerledi.) |
Then | sonra | She walked around a bit then moved to the other side. (Etrafta biraz yürüdekten sonra karşı tarafa geçti.) |
Since | den beri | I have been here since the beginning. (Başından beri buradayım.) |
Once | Gerçekleşir gerçekleşmez | Start running once you heard the whistle. (Düdüğü duyduğun gibi koşmaya başla.) |
Now | şu anda, şimdi | It is all crystal clear now. (Şu anda hepsi apaçık ortada.) |
By the time | -e kadar, -dığı zaman, -meden önce | He’ll be there by the time we arrive. (Vardığımız zaman burada olacak.) |
During | süresince, sırasında | Do not eat during the class. (Ders sırasında yemek yemeyin.) |
Immediately | … anda, olur olmaz, -den hemen sonra | They vanished immediately after the crash. (Kazadan sonra direkt ortadan kayboldular.) |
• İngilizce neden-sonuç belirten bağlaçlar Türkçe’ye benzer şekilde bir eylemin nedenlerini ve sonuçlarını belirtiler. Bu bağlaçlar aynı zamanda düz ilerleyen bir hikaye örgüsünü de bize gösterir.
Neden-Sonuç Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
As | Çünkü, için | He went full bankrupt as he spent all his money. (Tüm parasını harcadığı için iflas etti.) |
As a result of | bunun bir sonucu olarak, sonucunda | She was arrested as a result of her actions. (Davranışlarının bir sonucu olarak tutuklandı.) |
Because: | çünkü, dolayı, zira | I’ll go talk to her because I want to. (Gidip onunla konuşucam çünkü canım öyle istiyor.) |
Because of | dolayısıyla | Because of her actions, she was arrested. (Davranışları dolayısıyla tutuklandı.) |
Hence | bundan dolayı, bu sebepten | We’ll move the house, hence we will have a new neighborhood. (Evi taşıyacağız, bundan dolayı da yeni bir mahallemiz olacak.) |
Consequently | sonuç olarak, dolayısıyla | I have a secret and consequently feel ashamed. (Bir sırrım var ve dolayısıyla rezil hissediyorum.) |
Eventually | neticede, nihayetinde, eninde onunda | He will come into our terms eventually. (Nihayetinde bizim şartlarımızı kabul edecek.) |
Finally | nihayet, en sonunda | Finally, he accepted our terms. (En sonunda şartlarımızı kabul etti.) |
For that reason | bu nedenden dolayı | I won’t be talking to you for that reason. (Bu nedenden dolayı seninle konuşmayacağım.) |
In that case | o halde | In that case, you are a clown too. (O halde sen de palyaçosun.) |
Now that | -dığından, madem | Now that his parents moved, he can be free. (Ailesi taşındığına göre artık özgür olabilir.) |
On account of | nedeniyle, yüzünden | The President declined to deliver the speech himself, on account of a sore throat. (Başkan boğaz ağrısı nedeniyle konuşma yapmayı reddetti.) |
Seeing that | madem, madem ki, yani, görünce | Seeing that his friends left him, he started to change his behavior. (Arkadaşlarının onu terk ettiğini görünce, davranışlarını değiştirdi.) |
Since | -diği için, -diğinden beri | I won’t be talking to him since he acts irritating. (Rahatsız edici davrandığı için onunla konuşmayacağım.) |
So | bundan dolayı, haliyle, için | She will be quitting school so she can take care of her family. (Ailesine bakabilmek için okulu bırakacak.) |
That’s why | bu nedenle, bu yüzden | That's why I stopped talking to her. (İşte bu yüzden onunla konuşmayı bıraktım.) |
Therefore | bu nedenle, bu yüzden | Therefore, the detective found the criminal. (Bu nedenden dolayı dedektif suçluyu buldu.) |
• İngilizce durum koşul bağlaçları bir eylemin veya olayın hangi etkenlere bağlı olarak geliştiğini gösterir. Bu bağlaçlar aynı zamanda “keşke” anlamı taşıyacak şekilde de kullanılabilir.
Durum-Koşul Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
As if | -miş/-mış gibi | She acts as if she is running the business. (Sanki işyerinin sahibiymiş gibi davranıyor.) |
As long as | -dığı sürece | I’m fine with it as long as you are as well. (Sen tamam olduğun sürece bana sıkıntı yok.) |
As far as | -e göre, -e kadar | As far as I know, the teacher is at the school. (Bildiğime göre hoca okulda.) |
Only if | yalnızca | I would do it only if you promise to return the favor. (Yalnızca sen de geri bir iyilik yapmaya söz verirsen yaparım.) |
If only | keşke, –ması şartıyla | If only I passed the school. (Ah bir okulu bitireydim.) |
On condition that: | –ması şartıyla | I will buy you the toy on the condition that you will behave nicely. (Uslu davranman şartıyla sana oyuncağı alırım.) |
In the event of | olursa, -dığı takdirde | Be ready for anything in the event of an apocalypse. (Bir kıyamet olursa diye her şeye hazırlıklı olun.) |
Just as | tam –dığında, gerçekleştiğinde, tam da | Just as I thought. (Tam da düşündüğüm gibi.) |
Just in case | gerçekleşirse, -e halinde | Always bring your extras, just in case for anything. (Her zaman bir şey olması halinde yanına yedeklerini al.) |
Supposing that | varsayılırsa, ihtimalinde | It would be perfect supposing that you finish your job early. (İşini erken bitirdiğini varsayarsak mükemmel olur.) |
Unless | olmadıkça | This train won’t go unless the last passenger arrives. (Son yolcu gelmedikçe tren hareket etmeyecek.) |
Provided that | koşuluyla, şartıyla, zaman | I believe she can achieve anything provided that she is guided well. (Doğru yönlendirildiği zaman her şeyi başarabileceğine inanıyorum.) |
Assuming that | Varsayıldığında, sanıldığında, düşünüldüğünde | We are assuming that your actions are the result of a trauma. (Davranışlarının bir travmanı sebebi olduğunu düşünüyoruz.) |
In case | -se diye | We drove fast, in case they kept chasing. (Hala kovalamaya devam ediyorlarsa diye hızlı sürdük.) |
In fact that | aslında, hatta, doğrusu | Yes, she did; in fact, she's now taking an advanced driving test (Evet yaptı, hatta şimdi ileri sürüş testinde.) |
Even if | Olsa bile, -se bile | I would call you even if I’m in another country. (Başka bir ülkede olsam bile seni arardım.) |
Indeed | aynen, gerçekten, cidden | Indeed it is. (Aynen öyle.) |
Rather than | -masındansa, -mektense | I would rather choose chicken than eggplant. (Patlıcandansa tavuğu tercih ederim.) |
Without | -maksızın, madıkça | We can’t do this without her help. (Yardımı olmadan bunu yapamayız.) |
• İngilizce mekan belirtilen bağlaçlar bir eylemin veya olayın nerede gerçekleştiğini gösterir. Bu bağlaçlar aynı zamanda geleceğe dair söz verme manasında kullanılabilir. (bknz. wherever)
Mekan Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
Where | -dığı yerde | Just tell us where you are. (Bize nerede olduğunu söyle.) |
Wherever | Nerede olursa, her -dığı yerde | He brings trouble wherever he goes. (Nerede olursa olsun sorun çıkarıyor.) |
• İngilizce zıtlık belirten bağlaçlar, zaman belirten bağlaçlar gibi sıkça kullanılmaktadır. Bu bağlaçlar özellikle akademik dilde yazılan makale gibi eserlerde sıkça kullanılmaktadır.
Zıtlık Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
Although | buna rağmen, -e karşın | Although the heavy damage, mechanic was able to fix the car. (Ağır hasara rağmen tamirci arabayı tamir edebildi.) |
Conversely | tersine, aksine | In New Zealand, conversely, the Treaty of Waitangi process has produced much less controversy. (Bunun tersine Yeni Zelanda'da Waitangi Antlaşması süreci çok daha az tartışma yarattı.) |
Despite | karşın, rağmen | Despite her attitude, she was able to get the job. (Tavrına rağmen işi almayı başardı.) |
Even so | olsa bile | He doesn’t look sick but even so, he coughs. (Hasta gözükmese bile öksürüyor.) |
Even though | olsa bile | I will try to get it even though its impossible. (İmkansız olsa bile almaya çalışıcam.) |
However | her ne şekilde, ..olsa da.., ancak | He is a reckless driver, however, he achieved to get a license. (Her ne kadar dikkatsiz bir sürücü olsa da ehliyet almayı başardı.) |
In contrast to | -in aksine | In contrast to the public image, he managed to win. (Kamu imajının aksine, kazanmayı başardı.) |
In spite of | rağmen | In spite of his broken leg, he finished the marathon (Kırık bacağına rağmen maratonu bitirdi.). |
Nevertheless | bununla beraber, yinede, buna rağmen | The math test was very difficult; nevertheless, she earned a good grade. (Matematik testi çok zordu buna rağmen iyi bir not aldı.) |
Nonetheless | her şeye rağmen | Nonetheless, some progress had been made. (Her şeye rağmen biraz gelişme sağlandı.) |
No matter | önemli olmasa da, … olursa olsun | I can finish it no matter how hard it is. (Ne kadar zor olursa olsun bitirebilirim.) |
Otherwise | yoksa, aksi hâlde | All of the users should be banned, otherwise, terminated. (Tüm üyeler yasaklanmalı aksi halde silinmeli.) |
Though | -duğu hâlde | Though he was sad, he kept smiling. (Mutsuz olduğu halde gülmeye devam etti.) |
Unless | olmadıkça | He would be gone unless she does something. (Bir şey yapmazsa gidecek.) |
Unlike | aksine, farklı olarak | Unlike most people, she hates eating cake. (Çoğu insanın aksine pasta yemeyi sevmiyor.) |
Whether or not | Öyle ya da böyle | You whether choose to leave or not. (Ya gidersin ya da gitmezsin.) |
• Zıtlık belirten bağlaçlara benzer olarak, İngilizce aynı fikri belirten bağlaçlar, zaman belirten bağlaçlar gibi sıkça kullanılmaktadır. Bu bağlaçlar özellikle akademik dilde yazılan makale gibi eserlerde sıkça kullanılmaktadır.
Aynı Fikri Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
Additionally | bundan başka, ayrıca | Additionally, we should get more snacks. (Ayrıca daha çok abur cubur almalıyız.) |
Also | ayrıca | We should also visit them. (Ayrıca onları da ziyaret etmeliyiz.) |
As well as | -e ilave olarak, birlikte, yanısıra | She likes cats as well as dogs. (Kedilerin yanı sıra köpekleri de seviyor.) |
Besides | ayrıca, üstelik, zaten, bir de, ek olarak | She wants to learn other languages besides English and French. (İngilizce ve Fransızcaya ek olarak başka diller de öğrenmek istiyor.) |
Furthermore | dahası | Furthermore, he left a multi-million dollar estate upon his death. (Dahası, öldükten sonra multi milyonluk mülkü bıraktı.) |
In addition | hem de, ilaveten, üstelik | He got gifts in addition to the cake. (Pastaya ek olarak hediyeler de aldı.) |
Moreover | dahası | Moreover, he left a multi-million dollar estate upon his death. (Dahası, öldükten sonra multi milyonluk mülkü bıraktı.) |
• Örnekleme yaparken kullanılan bağlaçlar İngilizcede bir durumun veya olayın benzer olaylarını veya bir maddenin başka değişkenlerini anlatmak için kullanılır.
Örnekleme Yaparken Kullanılan Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
For example | örnek olarak, örneğin, mesela | Well, you can visit great places in world. For example: … (Dünyada mükemmel yerleri ziyaret edebilirsin, örnek olarak: …) |
For instance | mesela, örnek olarak | Well, you can visit great places in world. For instance: …, (Dünyada mükemmel yerleri ziyaret edebilirsin, mesela: …) |
• İstisna durumlarda kullanılan bağlaçlar İngilizcede bir olayın istisna durumunu belirtmek için kullanılır.
İstisna Durumlarda Kullanılan Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
Apart from: | -dışında, -başka | Apart from one person, the room was empty. (Bir kişi dışında oda boştu.) |
Aside from | -den başka | Aside from her hobbies, she started to pick new courses. (Hobilerinden başka yeni kurslar da aldı.) |
Except that | haricinde, -dışında | He is pretty rude expect that one time. (O bir zaman dışında kendisi kaba biri.) |
• Amaç belirten bağlaçlar bir olayın gerçekleşmesi için gereken eylemleri anlatır. Koşul bağlaçlarından farklı olarak bu bağlaçlarda gerçekleşmesi istenilen olay için yapılan eylem anlatılır.
Amaç Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
For the purpose that | bunun amacıyla | They bought tickets for the purpose that they can win the lottery. (Piyangoyu kazanma amacıyla bilet aldılar.) |
In order that | olması için, -sin diye | She repeated the instructions slowly in order that he should understand. (Anlasın diye talimatları yavaşça tekrar etti.) |
So that | amacıyla, onun için, -mesi için, -sin diye | He bought a car so that he can get to job faster. (İşe daha hızlı gidebilsin diye araba satın aldı.) |
• Koordine eden bağlaçlar, cümle içerisinde cümle içindeki bir veya birden fazla öğeyi birleştirmek için kullanılır. Bu bağlaçlar genelde günlük dilde sık olarak kullanılan bağlaçlardır. İngilizcede koordine eden bağlaçlar, “for”, “and”, “nor”, “but”, “or”, “yet” ve “so” olmak üzere 7 tanedir. Bu bağlaçlar FANBOYS şekline kısaltılabilir. Aşağıdaki tabloda bu bağlaçların ne olduğunu, anlamını ve örnek cümlelerini görebilirsiniz.
Coordinating Conjunctions | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
For | Çünkü, için | She bought some candy for her children. (Çocukları için şeker aldı.) |
And | Ve | Well, I picked some chips and drinks for the party. (Parti için cips ve içecek aldım.) |
Nor | Ne de | He does not eat aubergine nor fig. (Ne patlıcan yiyor ne de incir.) |
But | Ama | I do like the town but I really hate the transportation. (Şehri seviyorum ama ulaşımından nefret ediyorum.) |
Or | Veya | You gotta choose; the hard way or the easy way. (Seçmen gerekiyor; zor yol veya kolay yol.) |
Yet | Yine de, halbuki, ama | We spent half of our sources, yet the final work was perfect. (Kaynaklarımızın yarısını harcadık, yine de biten iş mükemmeldi.) |
So | Bu yüzden/nedenle | I had a money shortage so I took a shady job from a guy. (Para sıkıntım vardı bu yüzden adamın birinde şüpheli bir iş aldım.) |
• Benzer, ilişki sağlayan bağlaçlar iki farklı yapıyı, cümleyi veya ikili kelime öbeğini bağlayan yapılardır. Bu bağlaçlar ikili kalıplardan meydana gelirler. İlişki sağlayan bağlaçlar “her ikisi de”,”her biri”,”ne şu ne bu” gibi anlamlar taşımaktadır. Not only..but also.., both..and.., either..or.., neither..nor.. bunlara örnektir.
• İngilizce de subordinating conjunctions veya adverbial conjunctions olarak belirtilen zarf bağlaçları yer, zaman, neden, koşul, sonuç ve durum belirtirler. Zarf bağlaçları yapıları itibari ile farklı kullanım amaçları ve yerlerinde bulunabilirler. Zarf bağlaçları İngilizcede en çok bulunan bağlaçlardır. Bu bağlaçlar kendi içerisinde zaman belirten, mekan belirten, durum/şart-sonuç belirten, neden-sonuç belirten, amaç belirten zarf bağlaçları ve son olarak zıtlık ve ortaklık belirten zarf bağlaçlar olarak ayrılmaktadır.
• İngilizce zaman bildiren bağlaçlar bir eylemin zamanını belirtirler. İngilizcede en çok kullanılan bağlaç gruplarındandır.
Correlative Conjunctions | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
not only..but also.., | Sadece .. değil, ayrıca… | He not only bought a laptop but also a headset. (Sadece bir laptop değil ayrıca bir kulaklık aldı.) |
both..and.. | Hem…hem de | I both like cakes and ice cream. (Hem kek hem de dondurma seviyorum.) |
either..or.. | Ya…ya da… | You either choose the trip to Hawaii or you stay here. (Ya Hawaii’ye bir geziye gitmeyi seçersin ya da burada kalırsın.) |
neither..nor.. | Ne…ne de | I neither want the shirt nor the sweater. (Ne gömleği ne de kazağı istiyorum.) |
whether….or | …mi yoksa… mi | They always always ask me whether I am sad or not. (Bana her zaman mutsuz muyum yoksa değil miyim diye soruyorlar.) |
not…but… | değil…ama… | Well, she is not clingy but careless. (Darlayan bir değil ama umursamaz.) |
• İngilizce de subordinating conjunctions veya adverbial conjunctions olarak belirtilen zarf bağlaçları yer, zaman, neden, koşul, sonuç ve durum belirtirler. Zarf bağlaçları yapıları itibari ile farklı kullanım amaçları ve yerlerinde bulunabilirler. Zarf bağlaçları İngilizcede en çok bulunan bağlaçlardır. Bu bağlaçlar kendi içerisinde zaman belirten, mekan belirten, durum/şart-sonuç belirten, neden-sonuç belirten, amaç belirten zarf bağlaçları ve son olarak zıtlık ve ortaklık belirten zarf bağlaçlar olarak ayrılmaktadır.
• İngilizce zaman bildiren bağlaçlar bir eylemin zamanını belirtirler. İngilizcede en çok kullanılan bağlaç gruplarındandır.
Zaman Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
After | -dan sonra, ardından | I will pick the bread after I get off the subway. (Metrodan indikten sonra ekmek alıcam.) |
Before | -dan önce, öncesinde | He should’ve warned us before the events. (Olaylar olmadan önce bizi uyarmalıydı.) |
As long as | süresince, -dığı sürece | It isn’t a problem for me as long as you are okay with it. (Senin için uygun olduğu sürece bizim için bir problem değil) |
Until | -a kadar | She won’t be joining us until she finishes her homework. (Ödevini bitirene kadar bizim yanımıza gelemeyecek.) |
Whenever | -dığında | I’ll be here whenever you need me. (Ne zaman bana ihtiyacın olduğunda burada olucam.) |
When | -dığı zaman | He’ll start the car when we leave the bank. (Bankadan çıktığımız zaman arabayı çalıştıracak.) |
While | iken, sırasında | The crowd moved while the police gave the warnings. (Polis uyarıları verirken kalabalık ilerledi.) |
Then | sonra | She walked around a bit then moved to the other side. (Etrafta biraz yürüdekten sonra karşı tarafa geçti.) |
Since | den beri | I have been here since the beginning. (Başından beri buradayım.) |
Once | Gerçekleşir gerçekleşmez | Start running once you heard the whistle. (Düdüğü duyduğun gibi koşmaya başla.) |
Now | şu anda, şimdi | It is all crystal clear now. (Şu anda hepsi apaçık ortada.) |
By the time | -e kadar, -dığı zaman, -meden önce | He’ll be there by the time we arrive. (Vardığımız zaman burada olacak.) |
During | süresince, sırasında | Do not eat during the class. (Ders sırasında yemek yemeyin.) |
Immediately | … anda, olur olmaz, -den hemen sonra | They vanished immediately after the crash. (Kazadan sonra direkt ortadan kayboldular.) |
• İngilizce neden-sonuç belirten bağlaçlar Türkçe’ye benzer şekilde bir eylemin nedenlerini ve sonuçlarını belirtiler. Bu bağlaçlar aynı zamanda düz ilerleyen bir hikaye örgüsünü de bize gösterir.
Neden-Sonuç Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
As | Çünkü, için | He went full bankrupt as he spent all his money. (Tüm parasını harcadığı için iflas etti.) |
As a result of | bunun bir sonucu olarak, sonucunda | She was arrested as a result of her actions. (Davranışlarının bir sonucu olarak tutuklandı.) |
Because: | çünkü, dolayı, zira | I’ll go talk to her because I want to. (Gidip onunla konuşucam çünkü canım öyle istiyor.) |
Because of | dolayısıyla | Because of her actions, she was arrested. (Davranışları dolayısıyla tutuklandı.) |
Hence | bundan dolayı, bu sebepten | We’ll move the house, hence we will have a new neighborhood. (Evi taşıyacağız, bundan dolayı da yeni bir mahallemiz olacak.) |
Consequently | sonuç olarak, dolayısıyla | I have a secret and consequently feel ashamed. (Bir sırrım var ve dolayısıyla rezil hissediyorum.) |
Eventually | neticede, nihayetinde, eninde onunda | He will come into our terms eventually. (Nihayetinde bizim şartlarımızı kabul edecek.) |
Finally | nihayet, en sonunda | Finally, he accepted our terms. (En sonunda şartlarımızı kabul etti.) |
For that reason | bu nedenden dolayı | I won’t be talking to you for that reason. (Bu nedenden dolayı seninle konuşmayacağım.) |
In that case | o halde | In that case, you are a clown too. (O halde sen de palyaçosun.) |
Now that | -dığından, madem | Now that his parents moved, he can be free. (Ailesi taşındığına göre artık özgür olabilir.) |
On account of | nedeniyle, yüzünden | The President declined to deliver the speech himself, on account of a sore throat. (Başkan boğaz ağrısı nedeniyle konuşma yapmayı reddetti.) |
Seeing that | madem, madem ki, yani, görünce | Seeing that his friends left him, he started to change his behavior. (Arkadaşlarının onu terk ettiğini görünce, davranışlarını değiştirdi.) |
Since | -diği için, -diğinden beri | I won’t be talking to him since he acts irritating. (Rahatsız edici davrandığı için onunla konuşmayacağım.) |
So | bundan dolayı, haliyle, için | She will be quitting school so she can take care of her family. (Ailesine bakabilmek için okulu bırakacak.) |
That’s why | bu nedenle, bu yüzden | That's why I stopped talking to her. (İşte bu yüzden onunla konuşmayı bıraktım.) |
Therefore | bu nedenle, bu yüzden | Therefore, the detective found the criminal. (Bu nedenden dolayı dedektif suçluyu buldu.) |
• İngilizce durum koşul bağlaçları bir eylemin veya olayın hangi etkenlere bağlı olarak geliştiğini gösterir. Bu bağlaçlar aynı zamanda “keşke” anlamı taşıyacak şekilde de kullanılabilir.
Durum-Koşul Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
As if | -miş/-mış gibi | She acts as if she is running the business. (Sanki işyerinin sahibiymiş gibi davranıyor.) |
As long as | -dığı sürece | I’m fine with it as long as you are as well. (Sen tamam olduğun sürece bana sıkıntı yok.) |
As far as | -e göre, -e kadar | As far as I know, the teacher is at the school. (Bildiğime göre hoca okulda.) |
Only if | yalnızca | I would do it only if you promise to return the favor. (Yalnızca sen de geri bir iyilik yapmaya söz verirsen yaparım.) |
If only | keşke, –ması şartıyla | If only I passed the school. (Ah bir okulu bitireydim.) |
On condition that: | –ması şartıyla | I will buy you the toy on the condition that you will behave nicely. (Uslu davranman şartıyla sana oyuncağı alırım.) |
In the event of | olursa, -dığı takdirde | Be ready for anything in the event of an apocalypse. (Bir kıyamet olursa diye her şeye hazırlıklı olun.) |
Just as | tam –dığında, gerçekleştiğinde, tam da | Just as I thought. (Tam da düşündüğüm gibi.) |
Just in case | gerçekleşirse, -e halinde | Always bring your extras, just in case for anything. (Her zaman bir şey olması halinde yanına yedeklerini al.) |
Supposing that | varsayılırsa, ihtimalinde | It would be perfect supposing that you finish your job early. (İşini erken bitirdiğini varsayarsak mükemmel olur.) |
Unless | olmadıkça | This train won’t go unless the last passenger arrives. (Son yolcu gelmedikçe tren hareket etmeyecek.) |
Provided that | koşuluyla, şartıyla, zaman | I believe she can achieve anything provided that she is guided well. (Doğru yönlendirildiği zaman her şeyi başarabileceğine inanıyorum.) |
Assuming that | Varsayıldığında, sanıldığında, düşünüldüğünde | We are assuming that your actions are the result of a trauma. (Davranışlarının bir travmanı sebebi olduğunu düşünüyoruz.) |
In case | -se diye | We drove fast, in case they kept chasing. (Hala kovalamaya devam ediyorlarsa diye hızlı sürdük.) |
In fact that | aslında, hatta, doğrusu | Yes, she did; in fact, she's now taking an advanced driving test (Evet yaptı, hatta şimdi ileri sürüş testinde.) |
Even if | Olsa bile, -se bile | I would call you even if I’m in another country. (Başka bir ülkede olsam bile seni arardım.) |
Indeed | aynen, gerçekten, cidden | Indeed it is. (Aynen öyle.) |
Rather than | -masındansa, -mektense | I would rather choose chicken than eggplant. (Patlıcandansa tavuğu tercih ederim.) |
Without | -maksızın, madıkça | We can’t do this without her help. (Yardımı olmadan bunu yapamayız.) |
• İngilizce mekan belirtilen bağlaçlar bir eylemin veya olayın nerede gerçekleştiğini gösterir. Bu bağlaçlar aynı zamanda geleceğe dair söz verme manasında kullanılabilir. (bknz. wherever)
Mekan Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
Where | -dığı yerde | Just tell us where you are. (Bize nerede olduğunu söyle.) |
Wherever | Nerede olursa, her -dığı yerde | He brings trouble wherever he goes. (Nerede olursa olsun sorun çıkarıyor.) |
• İngilizce zıtlık belirten bağlaçlar, zaman belirten bağlaçlar gibi sıkça kullanılmaktadır. Bu bağlaçlar özellikle akademik dilde yazılan makale gibi eserlerde sıkça kullanılmaktadır.
Zıtlık Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
Although | buna rağmen, -e karşın | Although the heavy damage, mechanic was able to fix the car. (Ağır hasara rağmen tamirci arabayı tamir edebildi.) |
Conversely | tersine, aksine | In New Zealand, conversely, the Treaty of Waitangi process has produced much less controversy. (Bunun tersine Yeni Zelanda'da Waitangi Antlaşması süreci çok daha az tartışma yarattı.) |
Despite | karşın, rağmen | Despite her attitude, she was able to get the job. (Tavrına rağmen işi almayı başardı.) |
Even so | olsa bile | He doesn’t look sick but even so, he coughs. (Hasta gözükmese bile öksürüyor.) |
Even though | olsa bile | I will try to get it even though its impossible. (İmkansız olsa bile almaya çalışıcam.) |
However | her ne şekilde, ..olsa da.., ancak | He is a reckless driver, however, he achieved to get a license. (Her ne kadar dikkatsiz bir sürücü olsa da ehliyet almayı başardı.) |
In contrast to | -in aksine | In contrast to the public image, he managed to win. (Kamu imajının aksine, kazanmayı başardı.) |
In spite of | rağmen | In spite of his broken leg, he finished the marathon (Kırık bacağına rağmen maratonu bitirdi.). |
Nevertheless | bununla beraber, yinede, buna rağmen | The math test was very difficult; nevertheless, she earned a good grade. (Matematik testi çok zordu buna rağmen iyi bir not aldı.) |
Nonetheless | her şeye rağmen | Nonetheless, some progress had been made. (Her şeye rağmen biraz gelişme sağlandı.) |
No matter | önemli olmasa da, … olursa olsun | I can finish it no matter how hard it is. (Ne kadar zor olursa olsun bitirebilirim.) |
Otherwise | yoksa, aksi hâlde | All of the users should be banned, otherwise, terminated. (Tüm üyeler yasaklanmalı aksi halde silinmeli.) |
Though | -duğu hâlde | Though he was sad, he kept smiling. (Mutsuz olduğu halde gülmeye devam etti.) |
Unless | olmadıkça | He would be gone unless she does something. (Bir şey yapmazsa gidecek.) |
Unlike | aksine, farklı olarak | Unlike most people, she hates eating cake. (Çoğu insanın aksine pasta yemeyi sevmiyor.) |
Whether or not | Öyle ya da böyle | You whether choose to leave or not. (Ya gidersin ya da gitmezsin.) |
• Zıtlık belirten bağlaçlara benzer olarak, İngilizce aynı fikri belirten bağlaçlar, zaman belirten bağlaçlar gibi sıkça kullanılmaktadır. Bu bağlaçlar özellikle akademik dilde yazılan makale gibi eserlerde sıkça kullanılmaktadır.
Aynı Fikri Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
Additionally | bundan başka, ayrıca | Additionally, we should get more snacks. (Ayrıca daha çok abur cubur almalıyız.) |
Also | ayrıca | We should also visit them. (Ayrıca onları da ziyaret etmeliyiz.) |
As well as | -e ilave olarak, birlikte, yanısıra | She likes cats as well as dogs. (Kedilerin yanı sıra köpekleri de seviyor.) |
Besides | ayrıca, üstelik, zaten, bir de, ek olarak | She wants to learn other languages besides English and French. (İngilizce ve Fransızcaya ek olarak başka diller de öğrenmek istiyor.) |
Furthermore | dahası | Furthermore, he left a multi-million dollar estate upon his death. (Dahası, öldükten sonra multi milyonluk mülkü bıraktı.) |
In addition | hem de, ilaveten, üstelik | He got gifts in addition to the cake. (Pastaya ek olarak hediyeler de aldı.) |
Moreover | dahası | Moreover, he left a multi-million dollar estate upon his death. (Dahası, öldükten sonra multi milyonluk mülkü bıraktı.) |
• Örnekleme yaparken kullanılan bağlaçlar İngilizcede bir durumun veya olayın benzer olaylarını veya bir maddenin başka değişkenlerini anlatmak için kullanılır.
Örnekleme Yaparken Kullanılan Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
For example | örnek olarak, örneğin, mesela | Well, you can visit great places in world. For example: … (Dünyada mükemmel yerleri ziyaret edebilirsin, örnek olarak: …) |
For instance | mesela, örnek olarak | Well, you can visit great places in world. For instance: …, (Dünyada mükemmel yerleri ziyaret edebilirsin, mesela: …) |
• İstisna durumlarda kullanılan bağlaçlar İngilizcede bir olayın istisna durumunu belirtmek için kullanılır.
İstisna Durumlarda Kullanılan Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
Apart from: | -dışında, -başka | Apart from one person, the room was empty. (Bir kişi dışında oda boştu.) |
Aside from | -den başka | Aside from her hobbies, she started to pick new courses. (Hobilerinden başka yeni kurslar da aldı.) |
Except that | haricinde, -dışında | He is pretty rude expect that one time. (O bir zaman dışında kendisi kaba biri.) |
• Amaç belirten bağlaçlar bir olayın gerçekleşmesi için gereken eylemleri anlatır. Koşul bağlaçlarından farklı olarak bu bağlaçlarda gerçekleşmesi istenilen olay için yapılan eylem anlatılır.
Amaç Belirten Bağlaçlar | Türkçesi | Örnek Cümle |
---|---|---|
For the purpose that | bunun amacıyla | They bought tickets for the purpose that they can win the lottery. (Piyangoyu kazanma amacıyla bilet aldılar.) |
In order that | olması için, -sin diye | She repeated the instructions slowly in order that he should understand. (Anlasın diye talimatları yavaşça tekrar etti.) |
So that | amacıyla, onun için, -mesi için, -sin diye | He bought a car so that he can get to job faster. (İşe daha hızlı gidebilsin diye araba satın aldı.) |
12. Sınıf Ünite 10 – Görgü
‘Görgü’ (Manners) başlıklı ünitemizde göreceğimiz kelimelerin İngilizce isimlerini öğrenelim.
ads | reklamlar |
---|---|
agree to an extent | bir ölçüde katılıyorum |
agreeing | kabul eden |
appeal | cazip gelmek |
as for me | bence |
as i see it | bence |
assignment | görev |
attitude | tutum |
attract | cezbetmek |
award | ödüllendirmek |
aware of | -in farkında |
background | özgeçmiş |
based on | bağlı olarak |
bassoon | ağızla çalınan çalgı |
be neutral | tarafsız olmak |
brass | bando |
cheer | neşelendirmek |
clarinet | klarnet |
classical | klasik |
come on! | hadi! |
conclude | sonuçlandırmak |
country | kırsal kesim müziği |
cymbals | büyük zil |
deafening | sağır edici |
determine | belirlemek |
disagreeing | aynı fikirde olmamak |
dispute | tartışma |
distract | dikkatini dağıtmak |
disturb | rahatsız etmek |
drums | bateri |
eerie | ürkütücü |
embedded | saklı |
estimated temperature | tahmini sıcaklık |
fame | ün |
fee | ücret |
folk | halk |
french horn | fransız kornosu |
funky | çok iyi |
genre | tür |
gradually | yavaş yavaş |
harp | arp |
healing | şifalı |
heroic | kahramanca |
humming | mırıldama |
impact | etki |
increasing | artan |
incredible | inanılmaz |
inspiration | ilham |
interviewee | görüşülen kimse |
keyboard | klavye |
lyrics | şarkı sözleri |
majority | çoğunluk |
memorable | unutulmaz |
mesmerizing | büyüleyici |
minority | azınlık |
mix tape | karışık kaset |
no comment | yorum yok |
no doubt | kuşkusuz |
obligatory | zorunlu |
orally | sözlü olarak |
outburst | patlak verme |
pair of shoes | bir çift ayakkabı |
participant | katılımcı |
percussion | vurmalı çalgılar |
preference | tercih |
promotional | reklamla ilgili |
quote | alıntı yapmak |
raucous | gürültülü |
receive | almak |
relaxation | dinlenme |
remain calm | soğukkanlılığını korumak |
requesting | rica etme |
rhythm | ritim |
sailing | denize açılma |
scientific reasons | bilimsel nedenler |
sentimental | içli |
shrill | iz |
sleepiness | uykulu olma |
soothing | yatıştırıcı |
sorrow | üzüntü |
soul | ruh |
spine | bel kemiği |
stringed | telli |
suffering | ıstırap |
team up | birlikte çalışmak |
though | -diği halde |
thunderous | sağır edici |
timpani | davul |
to a large extent | büyük oranda |
to my mind | bana göre |
trombone | trombon |
trumpet | trompet |
unprecedented | eşi benzeri görülmemiş |
untold | anlatılmamış |
upbeat | eğlenceli |
venue | mekan |
violin | keman |
well-known | tanınmış |
woodwind | üflemeli çalgılar |
“Görgü” ünitesi kapsamındaki dilbilgisi kuralları ve kalıpları:
12. sınıf İngilizce öğreniminde bu ünitede karşımıza çıkacak konular “Talking about wishes and regrets, Apologizing, Giving explanations” dir. Bu konuları işlerken üstünde duracağımız kalıplar “Wish, If only, Should have V3” kapsamaktadır. Bu konuları çözümlerken Past Perfect Tense’ten yararlanacağız. Şimdi konu anlatımları ve örneklerle ünitemizi işlemeye başlayalım.
• Past Perfect Tense (Yakın Geçmiş Zaman), geçmişte olan iki olaydan bahsederken daha önce olan olay için kullandığımız zaman kipidir. Türkçede tam karşılığı olmasa da en yakın olduğu çekim “-miş/-mış”lı geçmiş zamandır.
• SVO (Subject-Verb-Object) yani Özne-Fiil-Nesne kuralı Past Perfect Tense’te de geçerlidir. Fiilin 3. hali kullanılır. Fiilden hemen önce “have/has” yardımcı fiillerinin geçmiş zaman hali olan “had” yazılır. Olumlu cümlelerde Özne + had + Fiil(V3) + Nesne, olumsuz cümlelerde Özne + had not + Fiil(V3) + Nesne, soru cümlelerinde ise Had + Özne + Fiil(V3) + Nesne formülleri kullanılır. Past Perfect Tense cümlesi nasıl kurulur öğrenmek için aşağıdaki tabloyu ve örnekleri inceleyelim.
Olumlu Cümle | Olumsuz Cümle | Soru Cümlesi |
---|---|---|
Özne (I/He/She/It/You/We/They) + had + Fiil(V3) + Nesne I had prepared the cake. | Özne (I/He/She/It/You/We/They) + had not + Fiil(V3) + Nesne I had not prepared the cake. | Had + Özne (I/He/She/It/You/We/They) + Fiil(V3) + Nesne Had I prepared the cake? |
•I hadn’t applied for the scholarship back then.
(O zaman daha burs için başvurmamışım.)
• You had cleaned up the whole kitchen.
(Sen bütün mutfağı temizlemiştin.)
• He had driven for 10 hours alone.
(10 saat yalnız başına araba kullanmıştı.)
• We hadn’t seen each other in ages.
(Birbirimizi asırlardır görmemiştik.)
• Had they brought the drinks to my party?
(Partime içecekleri getirmişler miydi?)
Past Perfect Tense + If Only kullanımı:
• If only kalıbı Past Perfect Tense ile kullanıldığında geçmişte yaşanan olaylara karşı duyulan pişmanlıkları anlatmak için kullanılır. Örneğin:
1. If only you had been more careful, the vase wouldn’t break.
(Keşke daha dikkatli olsaydın, vazo kırılmazdı.)
2. If only we had been there, we would help you.
(Keşke biz de orada olsaydık, sana yardım ederdik.)
3. If only she hadn’t watched that film, we could watch it together.
(Keşke o filmi izlemeseydi, beraber izleyebilirdik.)
12. Sınıf İngilizce Üniteleri ve Konu Anlatımı Hakkında Sıkça Sorulan Sorular
12. sınıf İngilizce üniteleri kaç tane?
12. sınıf İngilizce programında 10 ünite bulunur.
12. sınıf İngilizcesi hangi seviye?
12. sınıf İngilizce derslerinde öğrencilere B1-B2 seviyesinde İngilizce öğretilmektedir.
Ünitelerde hangi konular işlenir?
12. sınıf İngilizce ünitelerinde Müzik, Arkadaşlık, İnsan Hakları, Yakında Geliyor, Psikoloji ve daha fazlası işlenir.
12. Sınıf İngilizce müfredatında hangi gramer konuları var?
12. Sınıf İngilizce müfredatında Future Tenses, Passive Voices, Simple Past Tense, Past Perfect Tense ve daha pek çok konu bulunmaktadır. Bu konuların ayrıntılı açıklamasını ve örneklerini içeriğimizde bulabilirsiniz.
Bazen bu farklılıkları öğrenmek zor gibi gözükebilir fakat EnglishCentral olarak sunduğumuz hizmetlerle 12.Sınıf İngilizce Üniteleri ve Konu Anlatımı öğrenmek oldukça etkili ve eğlenceli olacaktır.
EnglishCentral ile deyimleri konu alan videoları izleyip ve videolar içerisindeki telaffuz ve kelime öğrenme etkinliklerini tamamlayarak deyimlerin ne anlama geldiğini ve nasıl kullanıldığını öğrenebilirsiniz.
Video Dersi ders seçeneği ile, deyimleri konu alan videoları öğretmenlerimizle gerçekleştireceğiniz birebir, canlı dersin konusu olarak seçebilir ve deyimler üzerindeki alıştırmaları öğretmeninizle birlikte tamamlayabilirsiniz.
Serbest Konuşma ders seçeneği ile, öğretmenlerimizle gerçekleştirebileceğiniz birebir, canlı derslerde dersin konusunu siz tamamen seçebilir ve kurduğunuz cümlelerde deyimlere yer vererek pratikler yapabilirsiniz.
Gerçekleştirdiğiniz canlı ders sonrasında, ders esnasında yapmış olduğunuz hatalarla ilgili öğretmeninizden anında bildirim alabilirsiniz.
Deyimlerle ilgili onlarca videomuza link üzerinden kolaylıkla ulaşabilir ve hızlıca öğrenmeye başlayabilirsiniz.
Çocuğunuzun İngilizce öğrenmesi için ihtiyacınız olan her şeye tek bir platform üzerinden ulaşabilirsiniz! Çocuk eğitimi alanında uzmanlaşmış öğretmenler rehberliğinde 25 dakikalık bire bir canlı dersler, çocuk gelişi için özenle tasarlanmış eğlenceli ve öğretici interaktif videolar, kelime öğrenme araçları, yapay zeka destekli öğretmen MiMi, quizler ve interaktif aktiviteler ile EnglishCentral, çocuğunuzun ihtiyaçlarına yönelik kişiselleştirilmiş ve kaliteli bir eğitim planını uygun fiyatlı olarak sunmaktadır. Hemen EnglishCentral’a kayıt olup İngilizce öğrenmeye başlamaya ne dersiniz?